Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Amme Cüzü Kısa Sureler Elmali Meali (Kuran- i Kerim Meali)
#1
Amme Cüzü Kısa Sureler Elmali Meali (Kuran- i Kerim Meali)

Nebe
Meâric´den sonra inmiştir; ilk Mekkî sûrelerden olup 40 (kırk) âyettir. "Nebe´ " haber demektir. Kıyamet haberlerini ihtiva ettiği için bu ad verilmiştir.

1- Birbirlerine neyi soruyorlar

2- O büyük haberden (kıyametten) mi

3- Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.

4- Hayır, ilerde bilecekler.

5- Hayır hayır, ilerde bilecekler.

6- Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı

7- Dağları da birer kazık kılmadık mı

8- Sizleri çift çift yarattık.

9- Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

10- Geceyi bir örtü yaptık.

11- Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.

12- Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.

13- İçlerine ışık saçan bir kandil astık.

14- Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.

15- Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.

16- Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).

17- Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.

18- O gün Sûr´a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

19- Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

20- Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.

21- Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.

22- Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.

23- Orada çağlarca kalacaklardır.

24- Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.

25- Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).

26- Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.

27- Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.

28- Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.

29- Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.

30- (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).

31- Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.

32- Bahçeler var, bağlar var.

33- Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

34- Dopdolu kadehler var.

35- Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.

36- (Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).

37- O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rah-mân´dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.

38- O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân´ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.

39- İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

40-Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."



Naziat
Nebe´ sûresinden sonra Mekke´de inmiştir; 46 (kırkaltı) âyettir. Adını, "söküp çıkaranlar" manasına gelen "nâziât" kelimesinden alır. Ana fikir olarak kıyameti konu edinir. Cenab-ı Allah, sûrenin başında, kendilerini, ilk beş âyette belirtilen güç ve melekelerle donattığı varlıklara yemin etmektedir.

1- Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,

2- Usulcacık çekenlere,

3- Yüzüp yüzüp gidenlere,

4- Yarışıp geçenlere,

5- Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var).

6- O gün deprem sarsar,

7- Onu ikinci bir sarsıntı izler.

8- Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.

9- Gözler kalkmaz saygıdan.

10- Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz

11- "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha "

12- "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.

13- Fakat o bir tek haykırıştır.

14- Bir de bakarsın hepsi meydandadır.

15- Musa´nın haberi sana geldi mi

16- Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva´da seslenmişti:

17- "Haydi, demişti, git Firavun´a, çünkü o çok azdı."

18- De ki: İster misin arınasın

19- Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.

20- Musa Firavun´a o büyük mucizeyi gösterdi.

21- Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.

22- Sonra koşarak dönüp gitti.

23- Derken adamlarını topladı da bağırdı:

24- "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.

25- Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.

26- Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.

27- Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü Onu Allah bina etti.

28- Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu.

29- Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.

30- Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.

31- Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.

32- Dağlarını oturttu.

33- Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için .

34- Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit,

35- O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,

36- Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit,

37- Artık her kim azgınlık etmiş,

38- Ve dünya hayatını tercih etmişse,

39- Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir.

40- Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise,

41- Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.

42- Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

43- Sen nerde, onu anlatmak nerde !

44- Onun son ilmi Rabbine aittir.

45- Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.

46-Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler


Abese
Mekke´de inmiştir, 42 (kırkiki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti, buruşturdu" anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş´in ileri gelenlerine İslâm´ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah´ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş´in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi. Resûlullah´ın bazı davranışlarını tenkit ve onu ikaz mahiyetinde gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Zira hiç kimse kendisini bu şekilde tenkit etmez.

1- (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

2- Kendisine âmâ geldi, diye.

3- Ne bilirsin, belki o temizlenecek

4- Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

5- Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

6- Sen ona yöneliyorsun.

7- Onun temizlenmemesinden sana ne

8- Ama sana can atarak gelen,

9- Allah´tan korkarak gelmişken,

10- Sen onunla ilgilenmiyorsun.

11- Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur´ân bir öğüttür.

12- Artık dileyen onu düşünür.

13- O, değerli sahifelerdedir.

14- Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

15- Yazıcıların ellerindedir,

16- Değerli, iyi yazıcıların.

17- O kahrolası insan, ne nankör şey.

18- O yaratan onu hangi şeyden yarattı

19- Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

20- Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

21-Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

22- Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

23- Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah´ın emrini tam yerine getirmedi,

24- Bir de o insan yiyeceğine baksın.

25- Biz o suyu bol bol döktük.

26- Sonra toprağı nasıl da yardık.

27- Bu suretle orada ekinler bitirdik.

28- Üzümler, yoncalar,

29- Zeytinlikler, hurmalıklar,

30- İri ve sık ağaçlı bahçeler,

31- Meyveler, çayırlar bitirdik.

32- Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

33- Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

34- O gün kişi kaçar, kardeşinden...

35- Anasından , babasından..

36- Eşinden ve oğullarından.

37- Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

38- Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

39- Güler, sevinir.

40- Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

41- Onları karanlık bürümüş,

42-İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.

Tekvir
Mekke´de inmiştir, 29 (yirmidokuz) âyettir. Sûrenin başında güneşin dürülmesinden söz edilmiş ve adını da buradan almıştır. Sûrenin söz dizisinde, ihtiva ettiği konuya ilişkin anlamları yankılandıran ve güçlendiren mükemmel bir musikî taklit edilemez bir âhenk vardır.

1- Güneş katlanıp dürüldüğünde,

2- Yıldızlar bulandığında,

3- Dağlar yürütüldüğünde,

4- Kıyılmaz mallar bırakıldığında,

5- Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,

6- Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde),

7- Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandığında),

8- Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,

9- "Hangi günahtan dolayı öldürüldü " diye.

10- Amel defterleri açıldığında,

11- Gök sıyrılıp açıldığında,

12- Cehennem kızıştırıldığında,

13- Ve cennet yaklaştırıldığında,

14- Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.

15- Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara),

16- O akıp akıp yuvasına gidenlere,

17- Yöneldiği an geceye,

18- Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki,

19- Kuşkusuz o Kur´an, değerli bir elçinin sözüdür.

20- O elçi güçlüdür, Arş´ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.

21- Orada ona itaat edilir, güvenilir.

22- Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.

23- Andolsun o, Cebrail´i açık ufukta gördü.

24- O, gayb hakkında cimri de değildir.

25- O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.

26- Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz

27- O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,

28- İçinizden doğru gitmek isteyenler için.

29-Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz.


İnfitar
Nâziât sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. 19 (ondokuz) âyettir. Manası "yarılmaktır"tır. Göğün yarılmasından söz ederek başladığı için bu adı almıştır. Konusu ahiret âlemidir.

1- Gök çatladığı vakit,

2- Yıldızlar döküldüğü vakit,

3- Denizler yarılıp akıtıldığı vakit,

4- Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,

5- Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.

6- Ey insan! İhsanı bol Rabb´ine karşı seni aldatan nedir

7- O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.

8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.

9- Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz.

10- Oysa üzerinizde koruyucular var.

11- Değerli yazıcılar

12- Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler

13- Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.

14- Kötüler de cehennemdedirler.

15- Ceza günü ona girecekler.

16- Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.

17- Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin

18- Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü

19-O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah´ındır

Mutaffifin
Mekke´de inmiştir, 36 (otuzaltı) âyettir. Ölçü ve tartılarında hile yapanları kötüleyerek başladığı için bu adı almıştır.

1- Eksik ölçüp tartanların vay haline!

2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.

3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.

4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı

5- Büyük bir gün için.

6- Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rabblerinin huzurunda divan duracaklar.

7- Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin´dedir.

8- Bildin mi sen, Siccin nedir

9- Yazılmış bir kitaptır o.

10- Vay haline yalanlayanların o gün!

11- Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.

12- Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar.

13- Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der.

14- Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.

15- Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar.

16- Sonra onlar muhakkak cehenneme girecekler.

17- Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek.

18- Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn´dedir.

19- Bildin mi sen, Illiyyîn nedir

20- Yazılmış bir kitaptır o.

21- Allah´a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar.

22- Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.

23- Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.

24- Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.

25- Onlara damgalı saf bir içki sunulur.

26- Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.

27- Karışımı Tesnim´dendir (En üstün cennet şarabındandır).

28- Allah´a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.

29- Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.

30- Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı.

31- Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.

32- Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.

33- Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

34- İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.

35- Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.

36-Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı



İnşikak
İnfitâr sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 25 (yirmibeş) âyettir. Göğün yarılmasından söz ettiği için bu adı almıştır.

1- Gök yarıldığı,

2- Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,

3- Yer uzatılıp düzlendiği,

4- İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı

5- Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,

6- Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarfetmektesin, nihayet O´na varacaksın.

7- O vakit kitabı sağ eline verilen,

8- Kolay bir hesapla hesaba çekilecek,

9- Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

10- Ama kitabı arkasından verilen,

11- "Yetiş ey ölüm!" diye bağıracak

12- Ve alevli ateşe girecektir.

13- Çünkü o ailesi içinde sevinçli idi.

14- Hiç Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı.

15- Hayır Rabbi onu görmekte idi.

16- Şimdi, yemin ederim o şafağa,

17- Geceye ve içinde barındırdığı şeylere,

18- Derlendiği zaman o aya,

19- Ki, siz elbette halden hale geçeceksiniz.

20- Böyleyken onlar neden acaba iman etmezler

21- Karşılarında Kur´ân okunduğu vakit secde etmezler

22- Aksine o nankörler yalanlıyorlar.

23- Oysa Allah içlerinde sakladıklarını biliyor.

24- Onun için onlara elem verici bir azabı müjdele.

25-Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır.


Buruc
Şems sûresinden sonra Mekke´de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. "Bürûc", burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra Yemen´de geçmiş bir olaya temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran hıristiyanlarını, Hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. Bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda ölmüşlerdir.

1- Burçlar sahibi gökyüzüne,

2- Vaad olunan o güne,

3- Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,

4- Kahroldu o hendeğin sahipleri,

5- O çıralı ateşin,

6- Hani o ateşin başına oturmuşlar,

7- Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

8- Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah´a iman etmeleri idi.

9- O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O´nundur ve Allah her şeye şahittir.

10- İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

11- İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur.

12- Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir.

13- Yoktan o yaratır ve tekrar o diriltir.

14- Bununla beraber çok bağışlayandır, çok sevendir.

15- Arş´ın sahibidir, yücedir.

16- Dilediğini yapandır.

17- O orduların kıssası sana geldi mi

18- Yani Firavun ve Semud´un

19- Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde.

20- Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

21- Hayır o şerefli bir Kur´ân´dır.

22-Levh-i Mahfuz´dadır.



Tarik
Beled sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 17 (onyedi) âyettir. Adını, 1. âyette geçen "târık" kelimesinden alır. Târık, geceleyin gelen, şiddetlice vuran, kapı çalan demektir. Sûrede geçen târık ise gece fazla ışık saçan yıldıza denir ki, bu, sabah yıldızıdır. Mecâzî olarak da ünlü kişiye denir. Bir edebî sanat olarak cahiliye devri geceye, o devirde gelen Hz. Peygamber de geceyi aydınlatan ve sabahı müjdeleyen sabah yıldızına benzetilmiş olabilir.

1- Andolsun o göğe ve Târık´a,

2- Târık nedir, bildin mi

3- O, karanlığı delen yıldızdır.

4- Hiçbir nefis yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın.

5- Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın.

6- Atılan bir sudan yaratıldı.

7- O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.

8- Elbette Allah´ın onu döndürmeye gücü yeter.

9- O gün bütün sırlar yoklanıp, meydana çıkarılır.

10- İnsanın o gün ne bir gücü vardır, ne de bir yardımcısı.

11- Andolsun o dönüşlü göğe,

12- O yarılıp çatlayan yere,

13. Kuşkusuz Kur´ân, ayırıcı bir sözdür.

14. O asla bir şaka değildir.

15. Haberin olsun ki, kâfirler hep hile kuruyorlar.

16. Ben de hilelerine karşılık veririm.

17. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı.


A´la
Allah´ın "Yüce" anlamındaki adıyla başladığı için "el-A´lâ" denilen bu sûre 19 (ondokuz) âyet olup, Mekke´de inen ilk sûrelerdendir. Cenab-ı Allah bu sûrede kâinatın esrarını, oluşunu, işleyişini özlü bir anlatımla ifade etmiştir.

1- Rabbinin yüce adını tesbih et.

2- Yaratıp düzene koyan O´dur.

3- Takdir edip hidayeti gösteren O´dur.

4- Otlağı çıkaran,

5- Sonra da onu karamsı bir sel köpüğü haline getiren O´dur.

6- Bundan böyle sana Kur´ân´ı okutacağız da unutmayacaksın.

7- Yalnız Allah´ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de.

8- Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

9- Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.

10- Saygısı olan öğüt alacaktır.

11- Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır.

12- O ki, en büyük ateşe girecektir.

13- Sonra ne ölecek onda, ne de hayat bulacaktır.

14- Doğrusu felaha ermiştir, temizlenen,

15- Rabbinin adını anıp namaz kılan.

16- Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

17- Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

18- Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,

19-İbrahim ve Musa´nın sahifelerinde.


Gaşiye
Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran, kaplayan, dehşeti her şeye ulaşan kıyamet günü anlamına gelen "ğâşiye" kelimesinden alır. İlk gelen sûrelerden olup, Zâriyât sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. Bu sûrede kıyamet ve ahirete ait haberler vardır. ayrıca Allah´ın varlığını anlamaya yardım edecek bazı kevnî deliller serdedilmiştir. Hayatın bir plan ve program içinde akıp gittiği, bu akışın sonunda Allah´a varılacağı ve O´nun katında hesap verileceği anlatılır. 26 (yirmialtı) âyettir.

1- O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet´in haberi sana geldi mi

2- Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.

3- Çalışmış, yorulmuştur.

4- Kızışmış bir ateşe girer.

5- Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.

6- Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.

7- O da ne besler, ne de açlığı giderir.

8- Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur.

9- Yaptığından hoşnuttur.

10- Yüksek bir cennettedir.

11- Orada boş bir söz işitmez.

12- Orada akan bir kaynak,

13- Yükseltilmiş divanlar,

14- Konulmuş kadehler,

15- Dizilmiş koltuklar, yastıklar,

16- Serilmiş halılar vardır.

17- Bakmıyorlar mı o develere, nasıl yaratılmış

18- Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş

19- Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş

20- Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış

21- Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün.

22- Onların üzerinde bir zorba değilsin.

23- Ancak kim yüz çevirir ve kâfir olursa,

24- Allah ona en büyük azap ile azap edecek.

25- Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler.

26-Sonra da bize hesap verecekler.


Fecr
Fecr, tan yerinin ağarması ve şafak manasına gelir. Fecr sûresi, Leyl sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 30 (otuz) âyettir. Bu sûrede eski kavimlere ait kıssalar hatırlatılır. İnsanoğlunun kötülüğe yönelmekte olduğu belirtilerek bunun kötü sonucu, dünya hayatından sonraki hayat ve oradaki durumlar kısaca anlatılır.

1- Andolsun fecre.

2- On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine).

3- Çifte ve teke.

4- Gitmekte olan geceye.

5- Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi

6- Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine

7- Sütunlar sahibi İrem´e

8- Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

9- Vâdide kayaları yontan Semud kavmine

10- Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun´a

11- Bunlar ülkelerde azmışlardı.

12- Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.

13- Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

14- Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.

15- Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.

16- Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.

17- Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.

18- Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.

19- Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haram-helal gözetmeden.

20- Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına.

21- Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,

22- Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,

23- Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var

24- "Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim." der.

25- Artık o gün Allah´ın edeceği azabı kimse edemez.

26- Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

27- Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!

28- Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.

29- Kullarımın arasına gir.

30-Cennetime gir.


Beled
Mekke´de Kaf sûresinden sonra inmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Adını, ilk âyette geçen, Mekke´yi anlatan ve "şehir" anlamına gelen "beled" kelimesinden almaktadır. Bu sûrede insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden, iyiye kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.

1- Andolsun bu beldeye

2- Ki sen bu beldede oturmaktasın.

3- Ve and olsun baba ve çocuğuna.

4- Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

5- İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor

6- Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

7- Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor

8- Biz ona iki göz vermedik mi

9- Bir dil ve iki dudak

10- Ona iki yolu gösterdik.

11- Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

12- Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir

13- Köle azat etmek,

14- Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

15- Yakınlığı olan bir yetime,

16- Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

17- Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

18- İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

19- Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

20-Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.


Beled
Mekke´de Kaf sûresinden sonra inmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Adını, ilk âyette geçen, Mekke´yi anlatan ve "şehir" anlamına gelen "beled" kelimesinden almaktadır. Bu sûrede insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden, iyiye kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.

1- Andolsun bu beldeye

2- Ki sen bu beldede oturmaktasın.

3- Ve and olsun baba ve çocuğuna.

4- Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

5- İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor

6- Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

7- Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor

8- Biz ona iki göz vermedik mi

9- Bir dil ve iki dudak

10- Ona iki yolu gösterdik.

11- Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

12- Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir

13- Köle azat etmek,

14- Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

15- Yakınlığı olan bir yetime,

16- Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

17- Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

18- İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

19- Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

20-Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.


Şems
Kadir sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 15 (onbeş) âyettir. Adını, sûrenin ilk kelimesi olan ve "güneş" anlamına gelen "şems"ten alır. Bu sûrede insanın yaratılışında var olan iki özellik ele alınır: İyilik ve kötülük. İnsanın yaratılışında, iyi olmak da kötü olmak da kabiliyet olarak vardır.

1- Güneş´e ve onun parıltısına,

2- Güneş´in ardından gelen Ay´a,

3- Güneş´i açıp ortaya çıkaran gündüze,

4- Onu örten geceye,

5- Göğe ve onu bina edene,

6- Yere ve onu döşeyene,

7- Nefse ve onu biçimlendirene,

8- Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,

9- Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.

10- Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.

11- Semud, azgınlığıyla Hakk´ı yalanladı,

12- En azgınları ileri atılınca,

13- Allah´ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah´ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti.

14- Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti.

15-Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.

Leyl
Geceye yeminle başladığı için "Leyl" denilmiştir. Mekke´de inmiştir, 21 (yirmibir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun iki zıt davranışından, cömertlik ve cimrilikten bahsedilir. İmanlı olmakla cömertlik, imansızlıkla cimrilik arasındaki ilişkiye dikkat çekilir.

1- Örttüğü zaman geceye,

2- Açıldığı zaman gündüze,

3- Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki,

4- Gerçekten sizin işiniz başka başkadır.

5- Bundan böyle her kim malını hayır için verir ve korunursa,

6- Ve en güzel olanı doğrularsa,

7- Biz onu en kolay yola muvaffak kılacağız.

8- Kim de cimrilik eder ve kendini hiçbir şeye ihtiyacı kalmamış görür.

9- Ve en güzeli de yalanlarsa,

10- Onu da en zor yola hazırlarız.

11- Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak.

12- Doğru yolu göstermek muhakkak bize aittir.

13- Kuşkusuz ahiret de dünya da bizimdir.

14- Ben sizi köpürdükçe köpüren bir ateşe karşı uyardım.

15- Ona ancak en azgın olan girer.

16- Öyle azgın ki, yalanlamış ve sırtını dönmüştür.

17- En çok korunan ise ondan uzaklaştırılacaktır.

18- O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.

19- Onun yanında, başka bir kimse için karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur.

20- O ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.

21-Elbette yakında kendisi de hoşnut olacaktır.


Duha
Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre, adını ilk ayette geçen bu kelimeden alır. Fecr sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Sûrede âhir zaman Peygamberinin hususiyetlerinden biri yani yetim oluşu ele alınır ve kendisi teselli edilir.

1- Andolsun kuşluk vaktine.

2- Ve sakinleştiği zaman geceye ki,

3- Rabbin seni bırakmadı ve darılmadı.

4- Ahiret senin için dünyadan iyi olacaktır.

5- Rabbın sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.

6- O seni yetim bulup da barındırmadı mı

7- Seni yol bilmez bulup yola iletmedi mi

8- Seni yoksul bulup zengin etmedi mi

9- Öyleyse sakın yetimi ezme.

10- Dilenciyi de azarlama.

11-Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat.


İnşirah
"İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara dikkat çekilerek Allah´a şükretmeye teşvik edilmektedir.

1- Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı

2- Senden yükünü indirmedik mi

3- O senin sırtını ezen yükü.

4- Senin şanını yüceltmedik mi

5- Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

6- Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

7- O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.

8-Ancak Rabbine yönel.

Tin
"Tîn", dağ adı veya incir demektir. Bürûc sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 8 (sekiz) âyettir.

1- Tîn´e ve Zeytun´a,

2- Sina dağına

3- Ve bu güvenli beldeye andolsun ki,

4- Biz insanı en güzel biçimde yarattık.

5- Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.

6- Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır.

7- O halde sana dini ne yalanlatır

8-Allah, hakimlerin hakimi değil mi


Alak
Alak, insanın yaratılış safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade eder. Bu sûreye "İkra´ sûresi" de denir. Mekke´de inmiştir; 19 âyettir. İlk 5 âyeti, Kur´an´ın ilk inen âyetleridir. Bu sûrede okumanın, öğrenmenin üstünlüğü, insanın yaratılışı, kalemin özelliği, bunların insana Allah´ın ihsanı olduğu, insanın bunları düşünmesi, Rabbine itaat etmesi gerektiği, aksi halde azaba dûçar olacağı anlatılır.

1- Yaratan Rabbinin adıyla oku!

2- O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.

3- Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

4- O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.

5- İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

6- Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.

7- Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.

8- Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.

9-10- Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü

11- Gördün mü (ne dersin ), ya o (kul) doğru yolda olur,

12- Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse

13- Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse,

14- O adam, Allah´ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu

15-16- Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu

perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.

17- O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.

18- Biz de Zebanileri çağıracağız.

19- Hayır, sakın ona boyun eğme (Allah´a) secde et ve yaklaş.


Kadir
Kadir gecesinden söz ettiği için bu adı almıştır. Abese sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. 5 (beş) âyettir. Sûrede, Kadir gecesinden, onun faziletinden, o gecede meleklerin yeryüzüne iniºinden bahsedilir.

1- Biz o (Kur´ân)nu Kadir gecesinde indirdik.

2- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin

3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

4- Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.

5-O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.

Beyyine
Açık delil manasına gelen ve birinci âyette geçen "beyyine" kelimesi sûreye ad olmuştur. Talâk sûresinden sonra Medine´de inmiştir, 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede kâfirlerden ve müşriklerden söz edilmiş, onların bazı davranışları anlatılmış, inanan ve iyi işler yapanların kurtuluşa ereceği ifade edilmiştir.

1- Kitap ehlinden ve müşriklerden (Hakk´ı) tanımayanlar, kendilerine açık delil gelinceye kadar inkârlarından ayrılacak değillerdi.

2- (Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir.

3- O sayfalarda, en doğru hükümler vardır.

4- Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.

5- Halbuki onlar, dini sadece Allah´a tahsis ederek, Allah´ı birleyerek, ancak Allah´a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.

6- Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.

7- İnanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır.

8-Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O´ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.


Zilzal
Deprem demek olan "zilzâl", sûrenin ilk âyetinde geçer. Nisâ sûresinden sonra Medine´de inmiştir, 8 (sekiz) âyettir. Kıyametin kopmasından, insanların yeniden dirilip hesap vermelerinden, herkesin -iyi ya da kötü- ettiğini bulacağından bahseder.

1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

3- Ve insan: "Ona ne oluyor " dediği zaman.

4,5- O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.

6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.

7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.

8-Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir



Adiyat
Âdiyât, koşan atlar demektir. Asr sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun nankörlüğünden, kıyamet günü ortaya çıkacak acıklı durumdan söz edilir.

1- O harıl harıl (savaşa) koşanlara,

2- (Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,

3- Sabahleyin akın edenlere,

4- Tozu dumana karıştıranlara,

5- Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki,

6- Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.

7- Ve kendisi de buna şahittir.

8- Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.

9- Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak.

10- Ve sinelerin içindekiler derlenecek.

11-O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır


Kaari´a
Kâria, kapı çalan demektir ve kıyamet kasdedilmiştir. Kureyş sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Bu sûrede, kıyametin kopuşunda meydana gelecek olaylardan ve insanın âkıbetinden söz edilmiştir.

1,2,3- Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria Kârianın ne olduğunu sen bilir misin

4- O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

5- Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

6,7- O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

8,9- Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

10- O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin

11-O, kızgın bir ateştir.


Tekasür
Tekâsür, çokluk yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve akrabalarının çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların bu tutumu eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir.

1,2- Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

3- Hayır! Yakında bileceksiniz.

4- Yine hayır! Yakında bileceksiniz (hatanızı).

5,6- Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz.

7- Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle göreceksiniz.

8-Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten sorulacaksınız


Asr
Asr, yüzyıl, ikindi vakti ve meyvenin suyunu çıkarmak gibi manalara gelir. "Asr"a yemin ile söze başladığı için bu adı almıştır. İnşirâh sûresinden sonra Mekke´de inmiştir. 3 (üç) âyettir. Sûrede kurtuluşun imana, iyi işler yapmaya hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu anlatılmıştır.

1- Asra yemin olsun ki,

2- İnsan mutlaka ziyandadır.

3-Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır


Hümeze
Hümeze, birini arkasından çekiştirmek, onunla alay etmek, kırmak ve incitmek manalarına gelir. Kıyamet sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 9 (dokuz) âyettir.

1-2- Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!

3- Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır.

4- Hayır, andolsun ki, o hutame (cehennem)ye atılacaktır.

5- Hutame´nin ne olduğunu bilir misin

6-7- O, kalplerin içine işleyecek, Allah´ın tutuşturulmuş bir ateşidir.

8-9- Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır


Fil
Kâbe´yi yıkmak isteyen Ebrehe´nin fillerle hücumunu konu edindiği için bu adı almıştır. Kâfirûn sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 5 (beş) âyettir.

1- Görmedin mi Rabb´in fil sahiplerine ne yaptı

2- Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı

3- Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.

4- Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.

5-Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.


Kureyş
Kureyş´e cahiliye devrinde verilen bazı imtiyazlardan bahsettiği için bu adı almıştır. Tîn sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 4 (dört) âyettir.

1- Kureyş´in ilâfı (güven ve barış andlaşmalarından faydalanmalarını sağlamak) için.

2- Kış ve yaz seferlerinde (faydalandıkları andlaşmaların) kadrini bilmiş olmaları için.

3- Bu Beyt (Kâbe)nin Rabbine kulluk etsinler.

4-O, kendilerini açlıktan kurtararak beslemiştir ve her tehlikeye karşı onlara emniyet vermiştir.


Ma´un
Mâûn, zekât vermek yahut bir şeyi geçici olarak kullanması için birine vermek şeklinde yardım demektir. Âlimlerin çoğuna göre tamamı Mekke´de inmiştir, 7 (yedi) âyettir. Dini yalanlayan, iyilikten uzak duran kimseler hakkında inmiştir.

1- Dini yalanlayanı gördün mü

2- İşte o, öksüzü iter, kakar.

3- Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.

4- Vay haline o namaz kılanların ki,

5- Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.

6- Gösteriş yaparlar onlar,

7-Ve yardımlığı sakınırlar (zekatı vermezler).


Kevser
Kevser, çok nimet demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır. Âdiyât sûresinden sonra Mekke´de inen bu sûre 3 (üç) âyettir. Erkek çocukları yaşamadığı için Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler. Sûrede buna cevap verilmiştir.

1- Muhakkak biz sana Kevser´i verdik.

2- Öyleyse Rabb´in için namaz kıl ve kurban kes.

3-Muhakkak ki sonu kesik olan, sana buğz edendir


Kafirun
Kâfirlerden söz ettiği için bu adı almıştır. Mâûn sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 6 (altı) âyettir.

1- De ki: Ey kâfirler

2- Sizin taptıklarınıza ben tapmam.

3- Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.

4- Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim.

5- Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.

6-Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

Nasr
Nasr, yardım demektir. Sûrede Allah´ın Hz. Peygamber´e yardım ederek fetihlere kavuşturduğu ifade edildiği için bu adı almıştır. Bu sûre, Mekke´nin fethi sırasında inmiş olmakla beraber Medine devrinde yani hicretten sonra indiği için medenî (Medine´de inen) sûrelerdendir. 3 (üç) âyettir. İslâm zaferini haber verir. İbn Ömer´den gelen rivayete göre bu sûre indikten sonra Peygamberimiz seksen gün yaşamıştır.

1- Allah´ın yardımı ve fetih geldiğinde,

2- Ve insanların dalga dalga Allah´ın dinine girdiklerini gördüğünde,

3-Rabbini öğerek tesbih et, O´ndan bağışlanmanı dile, çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.


Tebbet
Tebbet, "kurusun" manasına bedduadır. Ebu Leheb hakkında inmiştir. Zira o, eziyet etmek kasdıyla Resûlullah´ın yoluna gizlice diken koymuş, bu işte kendisine karısı da yardım etmişti. Sûre, "Mesed sûresi" diye de anılır. Fâtiha sûresinden sonra Mekke´de inmiştir, 5 (beş) âyettir. (Bir rivayete göre Şuarâ sûresinin 124. âyeti gereğince Efendimiz yakın akrabasını çağırarak, onları İslâm´a dâvet etmişti. Amcası Ebû Leheb galiz sözler sarfederek, "Bizi bunun için mi çağırdın " demişti. Bunun üzerine bu sûre indi.)

1- Ebu Leheb´in elleri kurusun (yok olsun o), zaten yok oldu ya.

2- Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı.

3- (O), alevli bir ateşe girecektir.

4- Karısı da odun hamalı olarak (onunla beraber girecektir).

5-Boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktır


İhlas
İhlâs, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamak anlamınadır. Mekke´de inmiştir, 4 (dört) âyettir. İslâm´ın tevhid akîdesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir.

1-De ki; O Allah bir tektir.

2-Allah eksiksiz, sameddir. (Bütün varlıklar O´na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)

3-Doğurmadı ve doğurulmadı.

4-O ´na bir denk de olmadı.


Felak
Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. Bundan sonra gelen Nâs sûresiyle birlikte ikisine "iki koruyucu" anlamında "muavvizeteyn" denir. Bu sûrelerin şifa maksadıyla okunduğuna dair hadisler vardır. Medine´de inmiştir. 5 (beş) âyettir.

1- De ki: "Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım,

2- Yarattığı şeylerin şerrinden,

3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,

4- Ve düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,

5-Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.


Nas
Nâs, insanlar demektir. Medine´de inmiştir, 6 (altı) âyettir.

1- De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,

2- İnsanların hükümdârına,

3- İnsanların ilâhına,

4- O sinsi vesvesecinin şerrinden.

5- O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar.

6- Gerek cinlerden, gerek insanlardan
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)