Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Raşidi Tarikatı Salavatı "Salavatı Kasr" ve "Salavatı Kebir"  deki Seyyid ve Seyyide
#1
Raşidi Tarikatı Salavatı "Salavatı Kasr" ve "Salavatı Kebir"  deki erkeklere "Allahumme salli ala seyyidina" veya kadınlara "Allahumme salli ala seyyidetinesseyidete" Kelimlerindeki "seyyidina", "seyyidetina" Kelimleri

“Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin gençlerinin efendileridir.” Hadisi


Peygamberimiz "Seyyid" yani "Efendi" kelimesini burada kullanmıştır. Yani Seyyid Efendi insan. "Efendi" lik sıfatı sadece peygamberlere mahsus bir sıfat değildir.

Seyyid : Efendi insan, terbiyeli, ahlaklı, temiz insan manasında, yahutta mesala, bir patron, işcilerinin efendiisidir, yine, köle ve efendisi manasında da kullanılır. Yahut da alalade birisi değil de, tanınmış önde gelen kimseler manasında da kullanılır.

Raşidi Tarikatı Salavatı "Salavatı Kasr" ve "Salavatı Kebir"  deki erkeklere "Allahumme salli ala seyyidina" veya kadınlara "Allahumme salli ala seyyidetinesseyidete" Kelimlerindeki "seyyidina", "seyyidetina" Kelimlerini kullanmamıza sebeb olan hadis ve ayetler bunlardır:

Resûlullâh şöyle buyurmuşlardır:

“Hasan ve Hüseyin, Cennet ehlinin gençlerinin efendileridir.” (Tirmizî, Menâkıb, 30/3768)

CENNET EHLİ GENÇLERİNİN EFENDİLERİ

Huzeyfe  (r.a) şöyle anlatır:

“Annem:

«–Peygamber Efendimiz’le en son ne zaman görüştün?» diye sordu. Ben de:

«–Birkaç günden beri O’nunla görüşemedim.» dedim. Bana çok kızdı ve fenâ hâlde azarladı. Ben de:

«–Dur kızma! Hemen Resûlullah Efendimiz’in yanına gideyim, onunla beraber akşam namazını kılayım ve O’ndan benimle senin için istiğfar edivermelerini talep edeyim!» dedim.

Hz. Peygamber’in yanına vardım. Onunla birlikte akşam namazını kıldım. Resûlullah yatsıya kadar nâfile namaz kıldılar. Yatsıyı kıldıktan sonra mescidden ayrıldılar. Ben de peşlerini takip ettim. Ayak sesimi işitince:

«‒Bu kim, Huzeyfe mi?» buyurdular.

«‒Evet» dedim.

«‒İhtiyacın nedir, Allah seni ve anneni mağfiret eylesin!» buyurdular. Sonra şöyle devam ettiler:

«‒Şu anda bana bir melek geldi ki daha evvel yeryüzüne hiç inmemişti. Bana selâm vermek ve Fâtıma’nın Cennet ehli kadınlarının, Hasan ile Hüseyn’in de Cennet ehli gençlerinin efendisi olduklarını müjdelemek için Rabbinden izin istemiş!».”

(Tirmizî, Menâkıb, 30/3781; Ahmed, V, 391-392)


Kütüb-i Sitte’den Tirmizî ve İbn Mâce’nin rivayet etmiş olduğu bir hadiste Hz. Peygamber (asm), torunları Hasan ve Hüseyin Radiyallahü anhümânın cennet gençlerinin efendisi olduklarını bildirmektedir.

(bk. Tirmizî, Menâkıb, 30; İbn Mâce, Mukaddime,11).

Namazda ve diğer ibadetlerimizde okunan duaları, hem okuyarak hem de tavsiye ederek bize öğreten Peygamber Efendimiz (a.s.m)'dır. Bu nedenle namazda okunan salavat dualarını da elbette okumuşlardır.

Son teşehhütte Hz. Peygamber (asm)'e ve âline salavat getirmek:

Hanefîlere göre (1): Hz. Peygamber (asm)'e İbrahîmî salavat getirmek sünnettir. Malikilere göre(2), son teşehhütten sonra Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmek de sünnettir. Bunun gibi, yani ister ilk teşehhüt olsun ister son teşehhüt, her teşehhüt kendi başına bir sünnettir.

Şafiî ve Hanbelilere göre ise(3): Son teşehhütte Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmek vaciptir. Hz. Peygamberin âline salavat getirmek ise Şâfıîlere göre sünnet, Hanbelîlere göre vaciptir.

Hanbelilere göre, vacip olmasının dayandığı delil, Kâ'b b. Ucre'nin rivayetidir: "Hz. Peygamber (asm) bizim yanımıza geldi. Biz dedik ki: "Yâ Resulallah! Allah bize, sana nasıl selâm getireceğimizi bildirdi. Sen de bize sana nasıl salavat getireceğimizi öğret." Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu : (4)

اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سيدنا  مُحَمَّدٍ
وَعَلَى آلِ  سيدنا مُحَمَّدٍ
كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى سيدنا إِبْرَاهِيمَ
وَعَلَى آلِ سيدنا  إِبْرَاهِيم
إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
اللَّهُمَّ بَارِكَ عَلَى سيدنا  مُحَمَّدٍ
وَعَلَى آلِ سيدنا  مُحَمَّدٍ
كَمَا بَارَكْتَ عَلَى سيدنا إِبْرَاهِيمَ
وَعَلَى آلِ سيدنا  إِبْرَاهِيم
إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ


Allâhumme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed. Kemâ salleyte alâ seyyidina ibrâhîme ve alâ âli seyidina ibrâhîme inneke hamîdun mecîd.
Allâhumme bârik alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed. Kemâ bârakte alâ seyyidina ibrahîme ve alâ âli seyyyidina ibrâhîme inneke hamîdun mecîd.

    "Ey Allah'ım! Peygamberimiz Muhammed'e ve onun ailesine salat et, onların şerefte kadrini yücelt; Hz. İbrahim ve ailesine salat ettiğin gibi. Ve yine Hz. Muhammed Efendimizi ve ailesini mübarek kıl, onların feyiz ve bereketlerini daima arttır; Hz. İbrahim ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Şüphe yok ki sen Hamîdsin, Mecidsin."

Esrem'in Faddale b. Ubeyd'den rivayet ettiğine göre: "Hz. Peygamber (asm) namazında dua edip Rabbini temcid etmeyen (övmeyen) ve Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmeyen birini duydu ve: "Bu adam acele etti." buyurduktan sonra onu huzuruna çağırtıp şöyle buyurdu:

    "Sizden biri namaz kılınca önce Rabbini övmekle başlasın, sonra Peygamber'ine salavat getirsin, sonra da dilediği gibi duada bulunsun."

Bu hadisteki emir vücubu gerektirir. Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmenin şekli Hz. Kâb'ın rivayet ettiği hadiste zikredilen şekildedir.

Şâfiîler, Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmenin vacip olduğuna Kur'an'ın emrini delil getirmektedirler. Bu emirde:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ ٱللَّهَ وَمَلَٰٓئِكَتَهُۥ يُصَلُّونَ عَلَى ٱلنَّبِىِّ ۚ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ صَلُّوا۟ عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا۟ تَسْلِيمًا


İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ.



"Ey iman edenler! Hz. Peygamber'e salavat getirip selâm verin."

(Ahzab, 33/56)

ayeti ile daha önce geçen hadis, bu manada Darekutnide ve İbni Hıbban'ın Sahihi ile Hâkim'in Müstedrek'inde zikredilen ve Müslim'in şartına bağlı olarak sahih olduğu söylenen hadis ile Ahmed, Müslim Nesaî ve Tirmizinin rivayet ettiği ve Tirmizinin sahih dediği hadise dayanmaktadır. Hz. Peygamber (asm)'e ve aline salavat getirmenin asgarî ölçüsü "Allahumme salli alâ Muhammedin ve âlihî" ifadesidir. "Mecid"e kadarki ilâveler ise sünnettir.

Hz. Peygamber (asm)'in âline salavat getirmenin sünnet olması, Ebu Zür'a'nın rivayet ettiği hadise dayanmaktadır: "Hz. Peygamber'e salavat getirmek bir emirdir. Bu emri terk edenlerin namazlarını yeniden kılmaları gerekir."(5) Bu hadiste Hz. Peygamber'in âline salavat getirmeyi zikretmemiştir.

Hanefî ve Malikîlerin Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmenin mutlak olarak sünnet olduğu görüşlerinin dayandığı delil şudur: Hadislerdeki mezkur emirler bize salavatın keyfiyetini öğretiyor. Bu durum salavatın vacip olmasını gerektirmez. Şevkânî bu konuda şöyle demiştirSad6) Salavat getirmenin vacip olduğuna hükmedenlerin dayandıkları deliller bana göre sabit değildir. Sabit olduğunu farz etsek bile, namazını kötü bir şekilde kılan bedeviye Hz. Peygamber'in bunu öğretmeyi terk etmesi, özellikle:

"Bunları yaptığın zaman namazın tamdır."

sözü, salavat ge­tirmenin mendup olduğuna delâlet eden bir karinedir. Hz. Peygamber'in teşehhüdü öğrettikten sonra İbni Mes'ud'a:

"Bunu söylediğin zaman yahut bunu bitirdiğin zaman namazını bitirmiş olursun. Eğer kalkmak istersen kalk, oturmak istersen otur."(7) buyurmuştur.

Namaz Dışında Hz. Peygamber (asm)'e Salavat Getirmek:

Namaz dışında Hz Peygamber (asm)'e salavat getirmek vacip olmayıp menduptur. Taberî, ayetin hükmünün mendupluk manasına hamledildiği hususunda icma bulunduğunu bildirmiştir. Hanefilere göre (8) kişinin ömründe bir kere Hz. Peygamber (asm)'e salavat getirmesi farzdır. Mezhebe göre, Hz. Peygamber'in ismi bir mecliste zikredildikçe salavatın tekrarlanması müstahaptır. Fetva da bunun üzerinedir.

Muhammed (asm) Lafzının Başında "Seyyidina" İfadesini Kullanmak:

Hanefî ve Şâfiîlere göre(9), İbrahîmi salavatların okunduğu namazlarda Muhammed lafzından önce "seyyidina" lafzını kullanmak menduptur. Bunu yapmak yapmamaktan daha faziletlidir. "Beni namazda seyyidlik ile vasıflandırmayın" tarzında rivayet edilen hadis ise uydurmadır.(10)

Cimri Kimdir Bilirmisiniz Hadisi

Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.”

(Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 201)


Bir Karoglan  Derleme Makalesi

Raşit Tunca
Schrems, 25.01.2022

Kaynak ve Dipnotlar:

Sorularla İslamiyet
islamveihsan
İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli

1. ed-Dürru'l-Muhtâr, 1,478.
2. eş-Şerhu's-Sağir, 1,319.
3. Mugni'l-Muhtaç, 1,173 vd. el-Muğnî: I, 541.
4. Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.
5. Neylü'l-Evtâr, II, 284.
6. Neylü'l-Evtâr, II,288.
7. Bu hadisi Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizî ve Darekutni rivayet etmişlerdir.
8. ed-Dürrü'l-Muhtâr, 1,480; Tebyînü'l-Hakâyık, I, 108.
9. ed'-Dürrü'l-Muhtar. 1,479; Haşiyetü'l-Bacuri, I,162; Şerhu'l-Hadramiyye, 478.
10. Esne'l-metalib, 253.
Reply
#2
Köleligi kaldiran bir muhammed vardi ve sen muhammede gidipde birde efendim efendim dersen kölenin efendine davrandigi ve eziklendigi gibi efendimiz dersen tabiki muhammed kizar bana seyyid  (efendimiz) demeyin der.  ki o köleligi kaldiran peygamberdir burdaki seyyidikli salvattaki seyidlik öyle kölenin efendisi olan seyyidlik degildir, fakat kürtler bunu köle efendi (maraba) babinda kullanirlar ve bazi toplumlarda aynen böyle kullanirlarlar.. o sorularla islm,iyet sayfasinda uydurmadir dedigi meseleyide böyle izah etmis olallim veselam...
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)