11-24-2019, 12:26 AM
MESTLERİN ÜZERİNE MESH BABI
(Abdest alırken ayakları yıkamayıp mestlerin üzerini meshet-mekle yetinmenin cevazı, sünnet ile sabittir.) Bu konuda varit olan hadisler o derecede meşhurdur ki -mestleri meshetmenin cevazım inkâr eden kimse, ehl-i sünnetten sayılmaz» demişlerdir. Fakat caiz olduğuna inanıp, ancak ayakları yıkamanın daha iyi olduğunu söy-liyerek mesih yapmayan kimse, mesih yapan kimseden daha fazla sevap kazanmış olur.
(Abdestli iken mestlerini giyen ve sonra abdesti bozulup yeniden abdest almak istiyen kimse, ayaklarını yıkamak yerine mestlerini meshedebilir.) -Abdest almak istiyen kimse- dedik. Çünkü gusletmek istiyen kimse için ayaklarını yıkamak yerine mestlerini mes-hetmesi caiz değildir. «Abdestli iken mestlerini giyen- dedik. Çünkü abdestli değilken mestlerini giyen kimse, abdest alırken mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak zorundadır. Buna göre, müstahaza olan kadın eğer kanı akarken abdest almış ve ondan sonra mestlerini giymiş ise, namaz vakti çıktıktan sonra bir daha abdest aldığında mestlerini meshedemez. Çünkü bu kadın, zarurete binaen her ne kadar birinci abdesti ile namaz kılabiliyor idiyse de, esasında abdestli olmayıp namaz kılabilmesi zaruretten dolayı idi. Bunun içindir ki abdesti bozulmasa bile, bir yeni namaz vaktinin girmesinde abdes tini yenilemesi gerekir. Bunun gibi, su bulunmadığı için teyemmüm eden ve teyemmümlü iken mestlerini giyen kimse de, abdest alırken mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak zorundadır. Çünkü bu da her ne kadar teyemmümü ile namaz kılabiliyor idiyse de, abdestli değilken mestlerini giymişti. Ancak şunu bilmeliyiz ki -bizim mezhebe göre- eğer kişi ayaklarını yıkadıktan sonra mestlerini giyer ve ondan sonra yüz ve ellerini yıkar ve başını meshederse, abdesti bozulup bir daha abdest aldığında mestlerini meshedebilir. Zira bu kimse, mestlerini giyerken her ne kadar tam abdestli değil idiyse de, mestlerini giymeden Önce ayaklarını yıkadığı için, abdestinin bozulması ile abdestsizlik ayaklarına geçmiş olmaz. (Mestleri meshedebilmenin süresi, evinde olan kimseler için ab-destlerinin bozulduğu andan itibaren yirmi dört saat, yolculukta olan kimseler için de keza mezkûr andan itibaren üç gün üç gecedir.)
Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Evinde olan kimse, bir gün bir gece, yolculukta olan kimse de üç gün üç gece, meshedebilir» ([1]) buyurmuştur. Sürenin, kişinin abdesti bozulduğu andan itibaren başlamasının sebebi, çünkü mestler, abdestsizliğin ayaklara geçmesini önler.(Mestleri meshin keyfiyeti de şöyledir: Elin parmaklan mestlerin Ön uclan üzerine koyulup boğazları tarafına doğru çizgiler halinde çekilir.) Zira Muğiyre b. Şube (Radıyallâhü anhü-mâ)´ın rivayetine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mestlerini bu şekilde meshederdi. Muğiyre demiştir ki :Ben Peygamber Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bakıyordum. Mestleri üzerinde çekilmiş birer çizgi gibi olan parmak izleri hâlâ gözümün önündedir. ([2]}
Sonra, mestleri meshederken üzerini meshetmek gerekir, ökçe ile dip kısmının meshi caiz değildir. Çünkü mesihte kıyastanudul edilmiştir. Kıyas, necaseti gidermiyen meshin, necaseti gideren yıkamanın yerine geçmemesini gerektirir. Bunun için Şeriatta varit ne ise, onu gözetmek gerekir. Mestleri meshederken parmaklar tarafından başlamak müstahaptır. Çünkü ayaklan yıkamada nasıl parmaklar tarafından başlamak müstahap ise, bu da onun yerine kâim olduğu için keyfiyet bakımından onun gibi olması iktiza eder.{Mesihte farz olan miktar, elin üç parmak yeri kadardır.) K e r -h i (Allah rahmet eylesin) «Üç ayakparmağının yeri kadardır» demiş ise de, mesih elle yapıldığı için en sıhhatli olan görüş, üç elparmağımn yeri kadar olmasıdır. (İçinden üç ayakparmağının yeri kadar görünebilecek derecede delik olan mestleri meshetmek caiz değildir. Deliği bu miktardan küçük olan mestlerin meshi caizdir.) İmam Züfer ile İmam-ı Şafii (Allah rahmet eylesin) «Mestte delik bulunduktan sonra -deiik küçük de olsa- meshi caiz değildir. Zira delikten görünen yerin yıkanması gerektiğine göre, geri kalan yerleri de yıkamak gerekir- demişlerdir. Biz diyoruz ki: Mestlerin çoğunda normal olarak küçük küçük delikler bulunduğu için çıkarılmalarında güçlük vardır. Fakat büyük delikler az olduğundan, çıkarılmaları pek zor olmaz.
Büyüklüğün ölçüsü, ayağın üç tane küçük parmakları kadar olan bir yerin, içinden görünebilmesidir, ki en sahih olan görüş budur. Zira ayağın esasını parmaklar teşkil eder. Üç tane parmak da, parmakların çoğu olduğu için hepsinin yerine kaimdir. Parmaklardan küçüklerinin nazara alınması da ihtiyat içindir.
Kişi yürürken açılan ve fakat içinden, ayağının herhangi bir yeri görünmeyen deliğin -içine parmak uçlarının girebileceği kadar da olsa- önemi yoktur. Ancak eğer mestlerin bir tekinde bulunan küçük küçük deliklerin hepsi bir büyük delik kadar varsa, meshi caiz değildir. «Mestlerin bir tekinde» diyoruz. Çünkü eğer her iki tekin delikleri bir büyük delik kadar olsa bile yine Önemi yoktur. Zira teklerden her biri kendi işini tekbaşına görmekte ve diğeriyle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Nitekim biri tamamen yırtık da olsa diğeriyle yürümek mümkündür. ([3]) Fakat namaz kılanın vücut veya elbisesinin değişik yerlerinde bulunan küçük küçük necasetler öyle değildir. Çünkü kişi bu necasetlerin hepsini birden taşımaktadır. Namazda örtünmesi gereken yerlerin örtüsünde bulunan dağınık ve küçük delikler de necaset gibidirler.(Kendisine gusül lâzım gelen kimseye mestlerin meshi caiz değildir.) Zira rivayete göre Safvan b. Assai (Radıyallâhü anhümâ)Yolculuklarda Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) üç gün mestlerimizi çıkarmamamızı emrederdi. Ancak cünüp olduğumuz zaman çıkarırdık. Ufak su dökmekten, dışan çıkmaktan, ya da yatmaktan ötürü çıkarmazdık- ([4]) diye söylemiştir. Ayrıca, gusüî her zaman lâzım gelmediği için guslederken mestleri çıkarmada güçlük yoktur. Abdest ise her zaman alınır.
(Abdesti bozan her şey meshi de bozar.) Çünkü mesih abdestin bir parçasıdır. (Mesih aynca mestleri çıkarmakla da bozulur.) Zira abdestsizliğin ayaklara geçmesini önleyen şey zail olunca abdestsiz-lik ayaklara geçmiş olur. (Mesih) yukarıdaki hadise binaen (sürenin bitmesiyle de bozulur. Süre bitince kişi mestlerini çıkarıp ayak-lanm yıkadıktan sonra namaz kılabilir. Abdestin geri kalan kısmını yenilemesi gerekmez.) Süre bitmeden de mestler çıkarılırsa mesih bozulur. Çünkü mestler ayaktan çıkınca, ayak yıkanmadığı için abdestsizlik ona geçmiş olur. Ayak, mestin içinden boğazına gelirse çıkmış sayılır. Zira boğaz mesih yeri değildir. Ayağın yarısından fazlası mestin dışına çıktığı zaman da, mest ayaktan çıkmış sayılır.
(Kişi evinde iken meshe başlar ve yirmi dört saat geçmeden yolculuğa çıkarsa üç güne kadar meshedebilir.) Zira hadis mutlak olup onda herhangi bir kayıt bulunmadığı gibi, bu hüküm vakitle ilgili olduğu için onda vaktin sonu göz önünde bulundurulmuştur. Fakat eğer yirmi dört saat geçtikten sonra yolculuğa çıkarsa, öyle değildir. Çünkü daha yolculuğa çıkmamışken süre bittiği için, abdestsizlik ayaklanna geçmiştir.
(Eğer kişi yolculuktan, yirmi dört saat bittikten sonra dönerse, abdest alırken mestlerini çıkarmak gerekir.) Çünkü bu kimse artık yolcu değildir. Yolculuk ruhsatı ise, yolcular içindir. (Eğer yirmi dört saat bitmeden, dönerse) yirmi dört saat, yolculukta olmayanların süresi olduğu için (bu süreyi tamamlayabilir.)
(Mest üzerine çizme, bot veya benzeri bir şey giyen kimse, mest üzerine giydiği şeyi meshedebilir.) İmamı Şafii (Allah rahmet eylesin) bedele bedel olamaz, diye: «Mest üzerine giyilen şeyin meshi caiz değildir- demiştir. Biz, Bilâl-ı Habeşi (Radıyallâhü anhJ´ın) -Peygamber Efendimiz mest üzerine çizme giydiği zaman çizmeyi meshederdi- ([5]) mealindeki hadisine dayanıyoruz. Hem de çizme, gerek kullanmada ve gerek gaye bakımından meste tabi olduğu için, ikisi bir arada olunca iki katlı mest gibi olur. Bunun için çizme, mestin değil, ayağın bedelidir. Ancak eğer kişi, abdesti bozulduktan sonra mest üzerine çizme giyerse, o zaman çizmeyi mes-hedemez. Zira abdestsizlik daha önce meste geçtiği için, ondan, başka bir şeye geçemez. Eğer çizme kaba bir kumaştan olursa, ayak için bedel olmaya yaraşmadığından, meshi caiz değildir. Ancak eğer meshedilirken, yaşlık altındaki meste nüfuz ederse, o zaman caizdir. (İmam Ebû Hanife´ye göre, çoraplar üzerine meshetmek caiz değildir. Ancak eğer çorabın dibine deri çekilmiş ise, o zaman caizdir. Diğer iki İmam ise: «
«Sargıyı meshederken yansından fazlasını meshetmek kâfi gelir- demiştir. Sargılan meshedebümenin belirli bir süresi yoktur. Çünkü hakkında herhangi bir hadis veya eser varit olmamıştır.
(Yara iyileşmeden, sargı yaranın üzerinden düşerse mesih bozulmaz.) Zira henüz yıkama imkânsızlığı ortadan kalkmamıştır ve o kalkmadıkça da, sargının meshi yıkama yerine kâimdir.
(Yara iyileştiği için sargının düşmesi halinde ise, mesih bozulur.) Çünkü imkânsızlık artık kalkmıştır. Eğer kişi namaz içinde iken sargısı düşerse, namazı bırakıp sargının düştüğü yeri yıkadıktan sonra yeni baştan namaz kılması gerekir. Zira mesih ile kılınmaya başlanan namaz daha bitmemişken, yıkama imkânı hasıl olmuştur.[7]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Müslim : Nasb-ürraye C. I S. 174
[2] Beyhakl, sahife 292. Gariptir. Ancak aynı mânaya yakın bir diğer badis BeyJıakl S. 2fl2fde kayıtlıdır.
Nasl>-ürraye C. 1 S. 180
[3] Ancak bir tekin yırtık olduğu için çıkarılması gerektiği zaman diğerinin çıkarılması gerekir. Zira her iki ayak abdestte bir uzuv sayıldığından, birini yıkamak, diğerinin de mestini meshetmek, tek bir uzvun bir kısmını yıkamak, bir kısmını meshetmek kabilinden olur. ki caiz değildir
[4] TİrmizI (dualar) C. 2 S. 192, Nesal (Mestlerin meshi) S. 32.Nasb-ürraye C. 1 S. 182
[5] İmam Ahmed ile Ebu Davud, Bilal (R.A.)´dan. Bu hadis ayrıca El Mûs-tedrek cilt I, sahife 170´te kayıtlıdır.
[6] Ebü Dâvud (mestlerin meshi) S. 24, Tirmizl (mestlerin meshi) S. 15 ve İbn-i Mace (mestlerin meshi) S. 42. Bu hadis ayrıca Ebû Dâvud sahife 24, Tirmizl sahife 15, ibn-İ Mace sahife 42´de yer almaktadır. Nasb-ürraye C. 1 S. 184
(Abdest alırken ayakları yıkamayıp mestlerin üzerini meshet-mekle yetinmenin cevazı, sünnet ile sabittir.) Bu konuda varit olan hadisler o derecede meşhurdur ki -mestleri meshetmenin cevazım inkâr eden kimse, ehl-i sünnetten sayılmaz» demişlerdir. Fakat caiz olduğuna inanıp, ancak ayakları yıkamanın daha iyi olduğunu söy-liyerek mesih yapmayan kimse, mesih yapan kimseden daha fazla sevap kazanmış olur.
(Abdestli iken mestlerini giyen ve sonra abdesti bozulup yeniden abdest almak istiyen kimse, ayaklarını yıkamak yerine mestlerini meshedebilir.) -Abdest almak istiyen kimse- dedik. Çünkü gusletmek istiyen kimse için ayaklarını yıkamak yerine mestlerini mes-hetmesi caiz değildir. «Abdestli iken mestlerini giyen- dedik. Çünkü abdestli değilken mestlerini giyen kimse, abdest alırken mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak zorundadır. Buna göre, müstahaza olan kadın eğer kanı akarken abdest almış ve ondan sonra mestlerini giymiş ise, namaz vakti çıktıktan sonra bir daha abdest aldığında mestlerini meshedemez. Çünkü bu kadın, zarurete binaen her ne kadar birinci abdesti ile namaz kılabiliyor idiyse de, esasında abdestli olmayıp namaz kılabilmesi zaruretten dolayı idi. Bunun içindir ki abdesti bozulmasa bile, bir yeni namaz vaktinin girmesinde abdes tini yenilemesi gerekir. Bunun gibi, su bulunmadığı için teyemmüm eden ve teyemmümlü iken mestlerini giyen kimse de, abdest alırken mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamak zorundadır. Çünkü bu da her ne kadar teyemmümü ile namaz kılabiliyor idiyse de, abdestli değilken mestlerini giymişti. Ancak şunu bilmeliyiz ki -bizim mezhebe göre- eğer kişi ayaklarını yıkadıktan sonra mestlerini giyer ve ondan sonra yüz ve ellerini yıkar ve başını meshederse, abdesti bozulup bir daha abdest aldığında mestlerini meshedebilir. Zira bu kimse, mestlerini giyerken her ne kadar tam abdestli değil idiyse de, mestlerini giymeden Önce ayaklarını yıkadığı için, abdestinin bozulması ile abdestsizlik ayaklarına geçmiş olmaz. (Mestleri meshedebilmenin süresi, evinde olan kimseler için ab-destlerinin bozulduğu andan itibaren yirmi dört saat, yolculukta olan kimseler için de keza mezkûr andan itibaren üç gün üç gecedir.)
Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Evinde olan kimse, bir gün bir gece, yolculukta olan kimse de üç gün üç gece, meshedebilir» ([1]) buyurmuştur. Sürenin, kişinin abdesti bozulduğu andan itibaren başlamasının sebebi, çünkü mestler, abdestsizliğin ayaklara geçmesini önler.(Mestleri meshin keyfiyeti de şöyledir: Elin parmaklan mestlerin Ön uclan üzerine koyulup boğazları tarafına doğru çizgiler halinde çekilir.) Zira Muğiyre b. Şube (Radıyallâhü anhü-mâ)´ın rivayetine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mestlerini bu şekilde meshederdi. Muğiyre demiştir ki :Ben Peygamber Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bakıyordum. Mestleri üzerinde çekilmiş birer çizgi gibi olan parmak izleri hâlâ gözümün önündedir. ([2]}
Sonra, mestleri meshederken üzerini meshetmek gerekir, ökçe ile dip kısmının meshi caiz değildir. Çünkü mesihte kıyastanudul edilmiştir. Kıyas, necaseti gidermiyen meshin, necaseti gideren yıkamanın yerine geçmemesini gerektirir. Bunun için Şeriatta varit ne ise, onu gözetmek gerekir. Mestleri meshederken parmaklar tarafından başlamak müstahaptır. Çünkü ayaklan yıkamada nasıl parmaklar tarafından başlamak müstahap ise, bu da onun yerine kâim olduğu için keyfiyet bakımından onun gibi olması iktiza eder.{Mesihte farz olan miktar, elin üç parmak yeri kadardır.) K e r -h i (Allah rahmet eylesin) «Üç ayakparmağının yeri kadardır» demiş ise de, mesih elle yapıldığı için en sıhhatli olan görüş, üç elparmağımn yeri kadar olmasıdır. (İçinden üç ayakparmağının yeri kadar görünebilecek derecede delik olan mestleri meshetmek caiz değildir. Deliği bu miktardan küçük olan mestlerin meshi caizdir.) İmam Züfer ile İmam-ı Şafii (Allah rahmet eylesin) «Mestte delik bulunduktan sonra -deiik küçük de olsa- meshi caiz değildir. Zira delikten görünen yerin yıkanması gerektiğine göre, geri kalan yerleri de yıkamak gerekir- demişlerdir. Biz diyoruz ki: Mestlerin çoğunda normal olarak küçük küçük delikler bulunduğu için çıkarılmalarında güçlük vardır. Fakat büyük delikler az olduğundan, çıkarılmaları pek zor olmaz.
Büyüklüğün ölçüsü, ayağın üç tane küçük parmakları kadar olan bir yerin, içinden görünebilmesidir, ki en sahih olan görüş budur. Zira ayağın esasını parmaklar teşkil eder. Üç tane parmak da, parmakların çoğu olduğu için hepsinin yerine kaimdir. Parmaklardan küçüklerinin nazara alınması da ihtiyat içindir.
Kişi yürürken açılan ve fakat içinden, ayağının herhangi bir yeri görünmeyen deliğin -içine parmak uçlarının girebileceği kadar da olsa- önemi yoktur. Ancak eğer mestlerin bir tekinde bulunan küçük küçük deliklerin hepsi bir büyük delik kadar varsa, meshi caiz değildir. «Mestlerin bir tekinde» diyoruz. Çünkü eğer her iki tekin delikleri bir büyük delik kadar olsa bile yine Önemi yoktur. Zira teklerden her biri kendi işini tekbaşına görmekte ve diğeriyle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Nitekim biri tamamen yırtık da olsa diğeriyle yürümek mümkündür. ([3]) Fakat namaz kılanın vücut veya elbisesinin değişik yerlerinde bulunan küçük küçük necasetler öyle değildir. Çünkü kişi bu necasetlerin hepsini birden taşımaktadır. Namazda örtünmesi gereken yerlerin örtüsünde bulunan dağınık ve küçük delikler de necaset gibidirler.(Kendisine gusül lâzım gelen kimseye mestlerin meshi caiz değildir.) Zira rivayete göre Safvan b. Assai (Radıyallâhü anhümâ)Yolculuklarda Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) üç gün mestlerimizi çıkarmamamızı emrederdi. Ancak cünüp olduğumuz zaman çıkarırdık. Ufak su dökmekten, dışan çıkmaktan, ya da yatmaktan ötürü çıkarmazdık- ([4]) diye söylemiştir. Ayrıca, gusüî her zaman lâzım gelmediği için guslederken mestleri çıkarmada güçlük yoktur. Abdest ise her zaman alınır.
(Abdesti bozan her şey meshi de bozar.) Çünkü mesih abdestin bir parçasıdır. (Mesih aynca mestleri çıkarmakla da bozulur.) Zira abdestsizliğin ayaklara geçmesini önleyen şey zail olunca abdestsiz-lik ayaklara geçmiş olur. (Mesih) yukarıdaki hadise binaen (sürenin bitmesiyle de bozulur. Süre bitince kişi mestlerini çıkarıp ayak-lanm yıkadıktan sonra namaz kılabilir. Abdestin geri kalan kısmını yenilemesi gerekmez.) Süre bitmeden de mestler çıkarılırsa mesih bozulur. Çünkü mestler ayaktan çıkınca, ayak yıkanmadığı için abdestsizlik ona geçmiş olur. Ayak, mestin içinden boğazına gelirse çıkmış sayılır. Zira boğaz mesih yeri değildir. Ayağın yarısından fazlası mestin dışına çıktığı zaman da, mest ayaktan çıkmış sayılır.
(Kişi evinde iken meshe başlar ve yirmi dört saat geçmeden yolculuğa çıkarsa üç güne kadar meshedebilir.) Zira hadis mutlak olup onda herhangi bir kayıt bulunmadığı gibi, bu hüküm vakitle ilgili olduğu için onda vaktin sonu göz önünde bulundurulmuştur. Fakat eğer yirmi dört saat geçtikten sonra yolculuğa çıkarsa, öyle değildir. Çünkü daha yolculuğa çıkmamışken süre bittiği için, abdestsizlik ayaklanna geçmiştir.
(Eğer kişi yolculuktan, yirmi dört saat bittikten sonra dönerse, abdest alırken mestlerini çıkarmak gerekir.) Çünkü bu kimse artık yolcu değildir. Yolculuk ruhsatı ise, yolcular içindir. (Eğer yirmi dört saat bitmeden, dönerse) yirmi dört saat, yolculukta olmayanların süresi olduğu için (bu süreyi tamamlayabilir.)
(Mest üzerine çizme, bot veya benzeri bir şey giyen kimse, mest üzerine giydiği şeyi meshedebilir.) İmamı Şafii (Allah rahmet eylesin) bedele bedel olamaz, diye: «Mest üzerine giyilen şeyin meshi caiz değildir- demiştir. Biz, Bilâl-ı Habeşi (Radıyallâhü anhJ´ın) -Peygamber Efendimiz mest üzerine çizme giydiği zaman çizmeyi meshederdi- ([5]) mealindeki hadisine dayanıyoruz. Hem de çizme, gerek kullanmada ve gerek gaye bakımından meste tabi olduğu için, ikisi bir arada olunca iki katlı mest gibi olur. Bunun için çizme, mestin değil, ayağın bedelidir. Ancak eğer kişi, abdesti bozulduktan sonra mest üzerine çizme giyerse, o zaman çizmeyi mes-hedemez. Zira abdestsizlik daha önce meste geçtiği için, ondan, başka bir şeye geçemez. Eğer çizme kaba bir kumaştan olursa, ayak için bedel olmaya yaraşmadığından, meshi caiz değildir. Ancak eğer meshedilirken, yaşlık altındaki meste nüfuz ederse, o zaman caizdir. (İmam Ebû Hanife´ye göre, çoraplar üzerine meshetmek caiz değildir. Ancak eğer çorabın dibine deri çekilmiş ise, o zaman caizdir. Diğer iki İmam ise: «
«Sargıyı meshederken yansından fazlasını meshetmek kâfi gelir- demiştir. Sargılan meshedebümenin belirli bir süresi yoktur. Çünkü hakkında herhangi bir hadis veya eser varit olmamıştır.
(Yara iyileşmeden, sargı yaranın üzerinden düşerse mesih bozulmaz.) Zira henüz yıkama imkânsızlığı ortadan kalkmamıştır ve o kalkmadıkça da, sargının meshi yıkama yerine kâimdir.
(Yara iyileştiği için sargının düşmesi halinde ise, mesih bozulur.) Çünkü imkânsızlık artık kalkmıştır. Eğer kişi namaz içinde iken sargısı düşerse, namazı bırakıp sargının düştüğü yeri yıkadıktan sonra yeni baştan namaz kılması gerekir. Zira mesih ile kılınmaya başlanan namaz daha bitmemişken, yıkama imkânı hasıl olmuştur.[7]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Müslim : Nasb-ürraye C. I S. 174
[2] Beyhakl, sahife 292. Gariptir. Ancak aynı mânaya yakın bir diğer badis BeyJıakl S. 2fl2fde kayıtlıdır.
Nasl>-ürraye C. 1 S. 180
[3] Ancak bir tekin yırtık olduğu için çıkarılması gerektiği zaman diğerinin çıkarılması gerekir. Zira her iki ayak abdestte bir uzuv sayıldığından, birini yıkamak, diğerinin de mestini meshetmek, tek bir uzvun bir kısmını yıkamak, bir kısmını meshetmek kabilinden olur. ki caiz değildir
[4] TİrmizI (dualar) C. 2 S. 192, Nesal (Mestlerin meshi) S. 32.Nasb-ürraye C. 1 S. 182
[5] İmam Ahmed ile Ebu Davud, Bilal (R.A.)´dan. Bu hadis ayrıca El Mûs-tedrek cilt I, sahife 170´te kayıtlıdır.
[6] Ebü Dâvud (mestlerin meshi) S. 24, Tirmizl (mestlerin meshi) S. 15 ve İbn-i Mace (mestlerin meshi) S. 42. Bu hadis ayrıca Ebû Dâvud sahife 24, Tirmizl sahife 15, ibn-İ Mace sahife 42´de yer almaktadır. Nasb-ürraye C. 1 S. 184