Evradı Fethiye | Evrad-ı Fethiyye | Evrad-ı Bahaiyye
EVRAD-I FETHİYYE 'NİN FAZİLETLERİ HAKKINDA
Hazret-i Emir Seyyid Ali Hemedânî hazretleri söyle anlatır :
Bin dört yüz (1400) Evliyâ-i kirâma Allâh'a erme makâmı (mülâkat) nasib oldu.Her birisine, velâyet makâmına nasıl ulaştıklarını sordum.Bana, bu evrâd-ı şerifeye devam etmek suretiyle, velâyet fethinin müyesser olduğunu söylediler.
Bir gün, Mekke-i mükerremede Harem-i şerif içinde murakabede bulunduğum sırada, Resûl-ü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazır olarak: (Ey benim oğlum! Fethiyye virdini oku..) buyurdular. Birdenbire Hızır aleyhisselâm zuhûr etti ve beni elimden tutarak Mekke'nin Batha vadisine götürdü ve bana orada Fethiyye-i şerifeyi talim buyurdu.
Hızır âleyhisselamdan bu evrâdı öğrenir öğrenmez dağlar, taşlar, çöller, kumlar, sahralar, ağaçlar, yapraklar, gökyüzündeki melekler sanki benim hükmüme girdi, melekût ve ceberrut alemi önümde açılıverdi.
Bir başka rivayete göre de, Fethiyye evrâd-ı şerifesini derleyip tertipledikten sonra Beyt-i şerife varmışlar ve orada misafir oldukları bir gece mânâlarında Hazreti Muhammed Seyyid-i kâinat hazretlerini mübarek ellerinde bazı evrâd bulunduğu halde görerek:
— Huz, hâzih-il Fethiyye (Al, Fethiye işte budur) fermanı üzerine kendisine lütfedilen evrâdı şerifi almışlar ve kendilerinin tertipledikleri Fethiyye evrâdının aynı olduğunu anlamışlardır.
Bu evrâd-ı şerifeye devam edenlerin, Allahu teâlânın inâyeti ve Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin himem-i ruhaniyyeti ve bu evrâdı daha önce okuyan zevât-ı âlişanın ve hak velilerinin kudsî nefesleri berekâtiyle çok faydalanacakları ve özellikle Esmâ-ül Hüsnâ'dan feyiz alacakları meşayih-i kiram ve ulemâ-i izam tarafından bildirilmiş ve tebşîr edilmiş (müjdelenmiş) tir.
Fethiyye evrâdına devam edenler üzerine, Cenâb-ı Hak hayır ve bereket kapılarını açar, en kuvvetli ve şerli olan cinlerden emin olurlar.
Fethiyye evrâdı, sabah namazından sonra okunur.Cemaatle okunduğu takdirde zikir halkası teşkil olunur ve güzel sesli bir kişi tarafından okunur.Bittikten sonra hazır bulunanlar zevk ve şevk ile ve rûhani cezbe içinde zikrullâh ile meşgul olurlar.
Sâlik yalnız ise, Fethiyye-i şerifeyi dilerse yüksek sesle fakat zikirler mertebesini içinden okur. Bitirdikten sonra vakti müsâit ise, işrak zamanına kadar mürâkabe ve zikr-i-kalbi ile meşgul olur veya Yâsin-i şerifi okur.Çünkü, zikrullâh'ın berakâtı ve hidâyet nûru ile ve zikir meclislerinde hazır bulunan meleklerin, sâlihlerin ve meşâyihin ruhâniyyetleri ile kalbe tefekkür, teveccüh ve huzur ihsan buyurulur, rahmet ve muhabbet nazil olur.
Yine Seyyid Ali Hemedânî hazretlerinden naklen anlatmaktadır ki:
— Bir gece, Harzem şehri civarında, bir bostanın havuzunun kenarında uyuya kalmıştım.Birden, dört kişinin benim bulunduğum yere doğru geldiklerini gördüm.Havuzdan abdest aldılar.
Ben de abdest aldım ve onlarla birlikte namazı kıldım.Bu arada, kendi kendime Fethiyye'yi içimden mi yoksa yüksek sesle mi okusam diye düşünüyordum ki, imam selam verdi ve benim derlediğim Fethiyye'yi, aynen benim tertibim ile ve büyük bir şevk ve zevk içinde yüksek sesle okudu.
Sonradan, bana zâhir oldu ki, gerek imamlık eden ve gerekse kendisine uyup namaz kılan zevat, meleklerden bir tâife olup, bu zatların, sırf Fethiyye-i şerifenin ne vakit ve nasıl okunacağını öğretmek ve beni irşâd etmek niyeti vazifesi ile Allâhu teâla tarafından memur buyurulduklarını anladım.
Çünkü, bu vak'adan önce ben, Fethiyye-i şerife'yi sabah namazından evvel, yani ortalık henüz karanlık iken okurdum.Bundan sonra, meleklerden gördüğüm gibi, sabah namazlarından sonra okumaya başladım.
Evradı Fethiye Türkçe Okunuşu
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Lâ ilâhe illallâhü adede habbâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede hayâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede hasatihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede kelimâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü adede halgihi.. Lâ ilâhe illallâhü zinete arşihi. Lâ ilâhe illallâhü mil’e semâvâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü mil’e ardıhi.. Lâ ilâhe illallâhü adede misli zâlike meahû.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh. Lehül-mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümiytü ve hüve hayyul lâ yemûtü bi yedihil hayru ve hüve alâ külli şey’in gadiyr ve ileyh-il-masiyr.. Estağfirullâhe Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâhil-Aliyyil-Azıym...
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Sübhânallâhi ve bi-hamdihi.. Ve mâ tevfiygu illâ billâhi ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâhi Sübhânallâh-il-Azıymi ve bi-hamdihi.. Sübhânallâhi ve bi-hamdihi adede halgihi ve zinete arşihi ve ridâe nefsihi ve midâde kelimâtihi ve müntehâ ılmihi ve minnetihi ve rahmetihi ve ra’fetihi ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il-Aliyyil-Azıym..Allâhümme yâ Hayyü yâ Gayyûmü yâ Allâhü yâ bediy-as-semâvâti vel ardi yâ Mâlik-el-Mülki yâ Zel-Celâli vel-ikrâm.. Yâ lâ ilâhe illâ ente innâ nes’elüke bi-izzetike en tuhyiye gulûbenâ ve ecsâmenâ ve ebdânenâ ve ervâhanâ bi-envâri mâ’rifetike ebeden dâimem bâgıyen hâdiyey yâ Allâhü yâ Allâhü yâ Allâh.Ve bi-envâri hidâyetike ve bi-envâri gudratike ilâhi â’mâlünâ galiylüv ve hâcâtünâ kesiyrüv ve ilâhünâ Basiyr.. Allâhümmef’al binâ mâ ente lehû ehlüv ve lâ tef’al binâ mâ nahnü lehû ehlün.. Allâhümme inni es’elüke mâ lâ estahiggu ve eûzü bike mimmâ estahiggu ni’mel-Mevlâ ve ni’men-nasiyr ğufrâneke Rabbenâ ve ileyk-el-masiyr.. Ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il-Aliyyil-Aziym.. Elhamdü lillâhi Rabbil-âlemiyn es-salâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve sahbihi ecma’ıyn..Allâhümme yâ Vâcib-el-Vücûdi ve yâ Vâhib-el-hayri vel cûd.. Efıd aleynâ envâra rahmetike ve yessir lenel-vüsûle ilâ kemâli mâ’rifetike.. Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ ve lâ yuhiytûne bi-şey’im min ilmihi illâ bi-mâ şâ’e ve lâ mâ’rifete lenâ illâ mâ elhemtenâ inneke entel-Aliym-ül-Hakiym.. Allâhümme innâ nes’elüke minel-ismeti devâmehâ ve minen-ni’meti temâmehâ ve minel-âfiyeti husûlehâ ve miner-rahmeti şümûlehâ ve min-el-ayşi erğadehû ve minel umri es’adehû ve minel vagti etyebehû ve miner rizgi evseahû ve minel fadli â’zebehû ve minel lutfi enfe’ahû ve minel in’âmi e’ammehû ve minel ihsâni etemmehû.. Allâhümme yâ Allâhü kül lenâ yâ Cebbâr.. Ve lâ tekün aleynâ yâ Ğaffâr.. Allâhümme yâ Allâhü ahtim bis-seâdeti âcâlenâ ve haggig biz-ziyâdeti âmâlenâ vagrum bil-âfiyeti ğudüvvenâ ve âsâlenâ vec’al ilâ rahmetike ve mağfiratike masiyranâ ve meâlenâ ve subbe sicale afvike alâ zünûbinâ ve münne aleynâ bi-islâhi uyubinâ vec’al-it-tagvâ zâdenâ ve fiy diynike ictihâdenâ fe-inne aleyke tevekkülenâ ve i'timâdenâ ve sebbitnâ alâ nehc-il istigâmeti ve eidnâ mim mûcibât-in-nedâmeti yevm-el-giyâmeti ve haffif annâ sigal-el-evzâri verzügnâ meıyşetil-ebrâr vagfinâ vasrif annâ şerral-eşrâri ve a'tig rigâbenâ ve rigâbe âbâinâ ve ümmehâtinâ ve meşâyihinâ ve üstâzinâ mined-deyni vel-mezâlimi ven-nâri bi-izzetike yâ Aziyzü yâ Ğaffârü ya Keriymü yâ Settârü yâ Haliymü yâ Vehhâb.. Ve sallallâhümme alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve sahbihi ecma’ıyne (Âmin) bi-rahmetike yâ Erham-er-Râhimiyn vel-hamdülillâhi Rabbil-âlemiyn...
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Estağfirullâh-el-Aziym.. Estağfirullâh-el-Aziym.. Estağfirullâh-el-Aziym.. Elleziy lâ ilâhe illâ hüvel-Hayyül Gayyûme ve etûbü ileyh.. Allâhümme-entes-Selâmü ve minkes-Selâmü ve ileyke yerci-üs-Selâmü hayyinâ Rabbenâ bis-Selâmi ve-edhilnâ dâr-as-Selâmi tebârakte Rabbenâ ve teâleyte yâ Zel-Celâli-vel-ikrâm.. Allâhümme lekel hamdü hamdey yüvâfiy niamike ve yükâfiy meziyde keramike ahmedüke bi-cemiy-i mehâmidike mâ alimtü minhâ ve mâ lem â’lemü ve alâ cemiy-i niamike küllihâ mâ alimtü minhâ ve mâ lem â’lem ve alâ külli hâl..
E'ûzü billâhi min-eş-şeytan-ir-raciym Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel-Hayyül Gayyûmü lâ te’hüzühû sinetüv velâ nevm lehû mâ fis-semâvâti ve mâ fil-ardi men-zellezî yeşfeu indehû illâ bi-iznih yâ’lemü mâ beyne eydiyhim ve mâ halfehüm ve lâ yuhiytûne bi-şey’in min ilmihiy illâ bi-mâ şâ’e vesia kürsiy-yühüs-semâvâti vel-arda ve lâ yeûdühû hifzuhümâ ve hüvel-Aliyyül-Aziym.. Sübhânallâhi el-hamdü lillâhi Allâhü ekberu lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in Gadiyr.. Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Cebbâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Vâhid-ül Gahhâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Aziyz-ül-Ğaffâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Keriym-üs-Settâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül Kebiyr-ül-Müteâl.. Lâ ilâhe illallâhü Hâlig-ul- leyli ven-nehâr.. Lâ ilâhe illallâh-ül mâ'bûdü bi-külli mekân.. Lâ ilâhe illallâh-ül mezkûr-ül bi-külli lisân.. Lâ ilâhe illallâh-ül mâ’rûfü bi-külli ihsân.. Lâ ilâhe illallâhü iymânem billâh.. Lâ ilâhe illallâhü emânem minallâh.. Lâ ilâhe illallâhü emâneten indallâh.. Lâ ilâhe illallâhü ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh.. Lâ ilâhe illallâhü ve lâ nâ’büdü illâ iyyâh.. Lâ ilahe illallâhü haggan hagga.. Lâ ilahe illallâhü iymânev ve sidgâ.. Lâ ilâhe illallâhü teabbüdev ve riggâ.. Lâ ilâhe illallâhü telâttüfev ve rifgâ.. Lâ ilâhe illallâhü gable külli şey.. Lâ ilâhe illallâhü bâ’de külli şey.. Lâ ilâhe illallâhü yebgâ Rabbünâ ve yefnâ ve yemûtü külli şey.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Haggul-mübiyn.. Lâ ilâhe illallâh-ül Melik-ül Haggul-yagiyn.. Lâ ilâhe illallâh-ül Aliyyül-Aziym.. Lâ ilâhe illallâh-ül Hakim-ül-Keriym.. Lâ ilâhe illallâhü Rabbüs semâvât-is-seb’i ve Rabbül arş-il-Aziym.. Lâ ilâhe illallâhü ekram-ül ekramiyn.. Lâ ilâhe illallâhü erham-ür-râhimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü habib-üt-tevvâbiyn.. Lâ ilâhe illallâhü râhim-ül-mesâkiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hâdiyül-mudilliyn.. Lâ ilâhe illallâhü delil-ül-hâiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü emân-ül-hâifiyn.. Lâ ilâhe illallâhü ğıyâs-ül müsteğıysiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-un-nâsiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-hâfiziyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ül-vârisiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-hâkimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ur-râzigiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-fâtihiyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ul-ğâfiriyn.. Lâ ilâhe illallâhü hayr-ur-râhimiyn.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû ve sadega va’dehû ve nasara abdehû ve e’azze cündehû ve hezem-el-ahzâbe vahdehû ve lâ şey’e bâ’dehû.. Lâ ilâhe illallâhü ehl-ün-ni’meti ve lehül-fadlü ve lehüs-senâ’ül-hasen.. Lâ ilâhe illallâhü adede halgihi ve zinete arşihi ve ridâe nefsihi ve midâde kelimâtihi.. Lâ ilâhe illallâhü Sahib-ül vahdâniyyet-il ferdâniyyet-il gadiymiyyet-il ezeliyyet-il ebediyyet-illeziy leyse lehû siddüv ve lâ niddüv ve lâ şibhüv ve lâ şeriyküy yuhyi ve yümiytü ve hüve hayyül lâ yemûtü biyedih-il hayru ve hüve alâ külli şey’in gadiyr ve ileyh-il masiyr.. Hüvel-evvelü vel-Âhiru vez-Zâhiru vel-Bâtınü ve hüve bi-külli şey’in Aliym. Leyse kemislihi şey’ün ve hüves-semi’ül-Basiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekiyl ni’mel Mevlâ ve ni’men-nasiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekiyl ni’mel-Mevlâ ve ni’men-nasiyr.Ğufrâneke Rabbenâ ve ileyk-el-masiyr. Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte ve lâ mu’tiye limâ mena’te ve lâ râdde limâ gadayte ve lâ yenfeu zel-ceddi mink-el-ced.. Sübhâne Rabbiyel aliyyil-â’lel-Vehhâb.. Sübhâne Rabbiyel aliyyil-a’lel Keriym-il-Vehhâb.. Sübhâneke mâ abednâke hagga ibâdetike.. Sübhâneke mâ arafnâke hagga ma’firatike.. Sübhâneke mâ zekernâke hagga zikrike.. Sübhâneke mâ şekernâke hagga şükrike.. Sübhân’Allâh-il-ebediyyil-ebed.. Sübhân’Allâh-il-Vâhid-il-Ehad.. Sübhân’Allâh-il ferd-is-Samed.. Sübhân’Allâhi Râfi-is-semâvati bi-ğayri amed.. Sübhân’Allâhi Bâsit-il-eradıyne bilâ sened.. Sübhân’Allâh-illeziy lem yettehiz sâhibetev ve lâ veledâ.. Sübhân’Allâh-illeziy lem yelid ve lem yûled ve lem yeküllehû küfüven ehad.. Sübhân-el-Melik-il-Guddûs.. Sübhâne zil-mülki vel-melekût.. Sübhâne zil-izzeti vel-azameti vel-gudrati vel-heybeti vel-celâli vel-cemâli vel-kemâli vel-begâi ves-senâi ved-diyâi vel-âlâi ven-nüamâi vel-kibriyâi vel ceberût.. Sübhân-el Melik-il-ma’bûd.. Sübhân-el Melik-il-vücûd.. Sübhân-el Melikil Hâlig-il Hayyilleziy lâ yenâmü ve lâ yemût.. Sübbûhün Guddûsür Rabbünâ ve Rabbül-melâ’iketi ver-rûh.. Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh-il Aliyyil-Aziym..
Allâhümme ent-el melik-ül-haggullezi lâ ilâhe illâ ente..
Yâ Allâhü.. Yâ Rahmânü.. Yâ Rahiymü.. Yâ Mâlikü, Yâ Guddûsü, Yâ Selâmü, Yâ Mü’minü, Yâ Müheyminü, Yâ Aziyzü, Yâ Cebbâru, Yâ Mütekebbiru, Yâ Hâligu, Yâ Bâriü, Yâ Musavviru, Yâ Ğaffâru, Yâ Gahhâru, Yâ Vehhâbü, Yâ Razzâgu, Yâ Fettâhu, Yâ Aliymü, Yâ Gâbidu, Yâ Bâsitu, Yâ Hâfidu, Yâ Râfiu, Yâ Mü’izzü, Yâ Müzillü, Yâ Semiy’u, Yâ Basiyru, Yâ Hakemü, Yâ Adlü, Yâ Latiyfü, Yâ Habiyru, Yâ Haliymü, Yâ Aziymü, Yâ Ğafûru, Yâ Şekûru, Yâ Aliyyü, Yâ Kebiyrü, Yâ Hafiyzü, Yâ Mugiytü, Yâ Hasiybü, Yâ Celiylü, Yâ Keriymü, Yâ Ragiybü, Yâ Müciybü, Yâ Vâsiu, Yâ Hagiymü, Yâ Vedûdü, Yâ Meciydü, Yâ Bâ’isü, Yâ Şehiydü, Yâ Haggu, Yâ Vekiylü, Yâ Gaviyyü, Yâ Metiynü, Yâ Veliyyü, Yâ Hamiydü, Yâ Mühsiy, Yâ Mübdiü, Yâ Müiydü, Yâ Muhyi, Yâ Mümiytü, Yâ Hayyü, Yâ Gayyûmü, Yâ Vâcidü, Yâ Mâcidü, Yâ Vâhidü, Yâ Ehadü, Yâ Samedü, Yâ Gâdiru, Yâ Mugtediru, Yâ Mugaddimü, Yâ Müahhiru Yâ Evvelü, Yâ Âhiru, Yâ Zâhiru, Yâ Bâtinü, Yâ Vâliy, Yâ Müteâliy, Yâ Berru, Yâ Tevvâbü, Yâ Mün’imü, Yâ Müntegimü, Yâ Afüvvü, Yâ Raüfü, Yâ Mâlik-el-mülki, Yâ Zel-Celâli vel-ikrâmi, Yâ Rabbi, Yâ Mugsitu, Yâ Câmiu, Yâ Ğaniyyü, Yâ Muğni, Yâ Mü’tiy, Yâ Mâniu, Yâ Darru, Yâ Nâfiu, Yâ Nûru, Yâ Hâdiy, Yâ Bediy’u, Yâ Bâgiy, Yâ Vârisü, Yâ Raşiydü, Yâ Sabûru, Yâ Sâdigu, Yâ Settâru, Yâ men tegaddeset an-il-eşbâhi zâtühû ve tenezzehet am müşabehet-il emsâli sıfâtühû ve yâ men dellet alâ vahdaniyyetihi ve âyâtihi ve şehidet bi-rübûbiyetihi masnû’atühû. Vâhidül lâ min gilletiv ve mevcûdül lâ min illetin.. Yâ men hüve bil-birri mâ’rûfüv ve bil ihsâni mevsûfün. Ma’rûfüm bilâ ğayetin, ve mevsûfüm bilâ nihayetin evvelün gadiymüm bilâ ibtidâ’i, âhirün keriymür rahiymüm bilâ intihâ’i.. Ve ğafera zünûb-el müznibiyne keramev ve hilmen.. Yâ mel leyse kemislihi şey’ün ve hüves-Semiy’ul-Basiyr.. Hasbünallâhü ve ni’mel-vekil ve ni’mel-Mevlâ ve ni’men nasiyr.. Yâ dâ’imem bilâ fenâ’iv ve yâ gâimem bilâ zevâlin ve yâ müdebbiram bilâ veziyrün, sehhil aleynâ ve alâ vâlidiynâ külle asiyr. Lâ uhsiy senâ’en aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike azze câruke ve celle senâ’üke ve tegaddeset esmâ’üke ve azume şânüke ve lâ ilâhe ğayruke.. Yef’alüllahe mâ yeşâ’ü bi-gudratihi ve yahkümü mâ yüriydü ve bi-izzetihi.. Elâ ilâllâhi tasiyr-ül-umûr küllü şey’in hâlikün illâ vechehû lehül-hükmü ve ileyhi türce’ûn.. Feseyekfiykehümüllahü ve hüves-Semiy’ul-Aliym.. Hasbünallâhü ve kefâ semiAllâhü limen deâ leyse verâAllâhil müntehâ menî tesame billâhi yuhyiy.. Sübhâne men lem yezel Rabben rahiymev ve lâ yezâlü keriymen.. Lâ ilâhe illallâhül haliym-ül-keriymü Sübhânallâhi ve tebârakallâhü Rabbüs-semâvatis-seb’i ve Rabbül arş-il-Aziym vel-hamdü lillâhi Rabbil-âlemiyne ilâhev vâhiden ehaden sameden ferden vitren hayyen gayyûmen ebeden lem yettehiz sahibetev ve lâ veledev ve lem yekül lehû şeriykün fil mülki ve lem yekûl lehû veliyyüm min-ez-zülli ve kebbirhü tekbiyran Allâhü ekber..
Hasbünallâhü li-dininâ.. Hasbünallâhü li-dünyanâ.. Hasbünallâhü limâ ehemmenâ.. Hasbünallâhü limen bega aleynâ.. Hasbünallâhü limen hasedenâ, Hasbünallâhü limen kâdena bi-su’in.. Hasbünallâhü ind-el-mevti.. Hasbünallâhü ind-el-kabri.. Hasbünallâhü ind-el-mesâ’ili.. Hasbünallâhü ind-el-hisabi.. Hasbünallâhü ind-el-miyzâni.. Hasbünallâhü ind-es-sırati.. Hasbünallâhü ind-el-cenneti ven-nâr.. Hasbünallâhü ind-el-lika’i.. HasbiyAllâhüllezi lâ ilâhe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve ileyhi üniyb.. Lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ â’zamAllâhü lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ ahlemAllâhü.. Lâ ilâhe illallâhü Sübhânallâhi mâ ekremAllâhü.. Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şeriyke lehu Muhammedür Resûlüllah.. Allâhümme salli alâ Muhammedin küllemâ zekereh-üz-zâkirun.. Allâhümme salli alâ Muhammedin küllemâ gafele an zikrih-il-ğâfilûn.. Radîynâ billâhi teâlâ Rabben ve bil-islâmi diynen ve bi-Muhammedin sallallâhü aleyhi ve selleme nebiyyen ve resûlen ve bil-gur’âni imâmev ve bil-kâ’beti gibletev ve bis-salâti ves-savmi vez-zekâti vel-hacci farizatan ve bil-mü’miniyne ihvânev ve bil-mü’minâti ahevâtiv ve bis-Sıddiygi vel-Faruki ve ziyn-Nûreyni vel-Mürtedâ e’immeten ve bi-sair-is-sahabeti ridvanullahü teâlâ aleyhim ecma’iyne kıdveten bi-halâllahi teâla helâlev ve bihi hisabev ve bi-haramillahi teâlâ haramev ve bihi azabev ve bil-cenneti sevabev ve bin-nâri ikaben.. Merhaben merhaba bis-sabah-il-cedidi ve bil-yevm-is-sa’iyd ve bil-melekeyn-il kirâmeyn-il kâtibeyn-iş şâhideyn-il âdileyni hayyen kümAllâhü teâlâ fi gurreti yevminâ hazektübâ fi evveli sahifetinâ hâzihi Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym ve eşhede bi-enna neşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerike lehu ve neşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühu erselehu bil-hüdâ ve din-il-hakkı alâ hâzih-iş-şehadeti nahyâ ve aleyhâ nemûtu ve aleyhâ nüb’asü inşâ’Allâhu teâlâ.. E’uzü bi-kelimâtillah-it-tâmmati külleha min şerri mâ halâga.. Bismillahi hayr-il-esmâ-i.. Bismillahi Rabbil-ardi ve Rabbis-semâ’i.. Bismillahillezi lâ yadurru mâ’a ismihi şey’ün fil’ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semi’ul-aliym.. El-hamdü lillâhillezi ahyanâ bâ’de mâ ematenâ ve redde ilebnâ ervahenâ ve ileyh-il bâ’sü ven-nüşuûr.. Asbahnâ ve asbehal-mülkü lillâhi vel-azametü velkibriyâ’ü vel-ceberutü ves-sultanü vel-bürhanü lillâhi vel-âlâü ven-nuamâ’ü lillâhi vel-leylü ven-neharü lillâhi ve mâ sekene fiyhimâ lillah-il vahid-il-kahhâr.. Asbahnâ alâ fıtra’t-il-islâmi ve alâ kelime’t-il-ihlâsi ve alâ din-i nebiyyinâ Muhammedin sallAllâhu aleyhi ve selleme ve alâ milleti ebiynâ İbrahiyme haniyfen müslimen ve mâ kân emin-el-müşrikiyn.. Salâvatullahi ve melâ’iketihi ve enbiyâ’ihi ve rüsûlihi ve hameleti arşihi ve cemi-i halgihi alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi aleyhi ve aleyhim-üs-selâmü ve rahmetullahi ve berekâtühü..
Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ Rasûlallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ habiballâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ halilallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ nebiyyallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ safiyyallâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ hayra halgillâh.. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ menihtârahullah.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men erselehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men zeyyenehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men kerramehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ men azzemehullâh.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ seyyid-el-mürseliyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ imam-el-müttegiyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ hâtem-en-nebiyyin.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ şefi-al-müznibiyn.. .. Es-salâtü ves-selâmü aleyke yâ rasûle Rabbil-âlemiyn.. Salâvatullahi ve melâ’iketihi ve enbiyâ’ihi ve rüsûlihi ve hameleti arşihi ve cemi-i halgihi alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihi ve ashâbihi aleyhi ve aleyhim-üs-selâmü ve rahmetullâhi ve berekâtüh.. Allâhümme salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin fil-evveliyn.. Ve salli alâ seyyidinâ Muhammedin fil-âhiriyn.. Ve salli alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin fil-melâil â’lâ ilâ yevmid-din ve salli alâ seyyidinâ Muhammedin fi külli vagtiv ve hıyn ve salli alâ cemiy-il enbiyâ-i vel-mürseliyn ve alâ melâ’iketik-el-mugarrabiyn ve alâ ibâdik-es-sâlihiyn ve alâ ehl-i tâ’atike ecmaiyne min ehlis-semâvâti ve min ehl-il eradiyn verhamnâ vahşürnâ me’ahüm bi-rahmetike yâ Erham-er-Râhimiyn.. Allâhümme edhilnâ fi rahmetike ve ente hayr-ür-râhimiyn..
Bismillâh-ir-Rahmân-ir-Rahiym
Allâhümme yâ Mâlik-er-Rigâb.. Yâ müfettih-el-ebvâb.. Ve yâ müsebbib-el-esbâb heyyi lenâ sebeben lâ nestatıy’u lehu taleben.. Allâhümmec’alnâ meşguliyne bi-emrike âminiyne bi-ahdike âyisiyne min halkıke ânisiyne bike müstevhışıyne an gayrike radıyne bi-kada’ike sâbiriyne alâ belâ’ike şâkiriyne le-ni’mâ’ike mütelezziziyne bi-zikrike ferihiyne bi-kitabike münâciyne bike fi ânâ’il-leyli ve etraf-in-nehâr mübgızıyne lid-dünya muhibbiyne lil-âhireti müştakıyne ilâ lika’ike müteveccihiyne ilâ cenâbike müsta’ıddıyne lil-mevti..Rabbenâ Âtina mâ ve adtenâ alâ rüsûlike ve lâ tuhzinâ yevm-el-kıyameti inneke lâ tuhlif-ül-mi’ad. Allâhümmec’al tevfiyke refiykanâ ves-sırat-el müstakiyme tariykanâ. Allâhümme evsılnâ ilâ makasidina ve tüb aleynâ inneke ent-et-tevvab-ür-rahiym.. Allâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileyk-el-masiyr.. Allâhümme erinel-hakka hakkan verzuknâ ettiba’ahu ve erinel-bâtıla bâtılen verzuknâ ectinâbehu teveffenâ müslimiyne velhıknâ bis-sâlihiyn.. Vedfâ’annâ şerrez-zâlimiyne ve eşriknâ fi dua-il-mü’miniyn.. Ve ginâ Rabbenâ şerre mâ kadayte.. Allâhümmağfir li-ümmeti Muhammed.. Allâhümmansur ümmete Muhammed.. Allâhümmerham ümmete Muhammed.. Allâhümmahfaz ümmete Muhammed.. Allâhümme ferric an ümmeti Muhammed.. Allâhümme yâ habib-et-tevvâbiyne tüb aleynâ ve yâ emân-el-hâ’ifiyne âminnâ ve yâ delil-el-mütehayyiriyne düllenâ ve yâ hadiyel-mudıllıynehdinâ ve yâ gıyas-el müstagıysiyne agisnâ ve yâ recâ-el-münkatı’ıyne lâ taktâ’ recâ’enâ ve yâ gafir-el-müznibiyne ıgfir lenâ zünübenâ ve kefir annâ seyyi’atinâ ve teveffenâ mâ’al-ebrâr Allâhümme nevvir kulûbenâ.. Allâhümmeşrah sudurenâ.. Allâhümme yessir umurenâ.. Allâhümmestür uyubenâ.. Yâ hafiy-yel-eltâfi neccinâ mimmâ nehaf.. Allâhümmagfir lenâ ve valideynâ ve li-üstâzinâ ve li-meşâyihinâ ve li-ihvanina ve li-ashabinâ ve li-ahbabinâ ve li-aşâ’irinâ ve li-kabâ’ilinâ ve limen lehu hakka aleynâ ve limen vessanâ bid-dua’il-hayri ve li-cemi-il mü’miniyne vel-mü’minât vel-müslimiyne vel-müslimât el-ahyâ’ü minhüm vel-emvât.. Allâhüm
Evradı Fethiye Arapça Okunuşu
اوراد فتحيه
Şeyh Es-Seyyid Aliyyül Hemedâni Hazretleri Kimdir
Horasan'ın meşhûr evliyalarından olup ismi Ali bin Şihâbeddîn bin Muhammed'dir. Peygamber efendimizin soyundan olup seyyiddir. 1384 (H.786) senesinde vefât etti. Kabri şerifleri Hıtlan'dadır. Aklî ve naklî ilimlerde büyük âlim idi. Tasavvuf ilimlerinde Mahmûd Mazdakânî ve Mahmûd-i Adkânî hazretlerinden feyz alarak kemâle erdi. Ayrıca zamânında yaşayan pekçok velî ile görüşüp sohbetlerinde bulundu. Keşmir şehrinde bir dergâhı vardı. Uzun zaman insanlara yol gösterip, Allahü teâlâ hazretlerinin emir ve yasaklarını anlattı. Pekçok insanın vuslatına vesîle oldu. Hakkında pek çok menkıbe vardır.
Kendisi şöyle anlatmıştır: "Defâlarca hacca gittim. Bir hac seferinde yolumuz çöle düştü. Yirmi sekiz gün hiçbir şey yiyip içmeden yürüdüm. Yemek içmek hiç hatırıma gelmiyordu. Bir müddet sonra bende yemek yeme ihtiyâcı hâsıl oldu. Yanımda yiyecek ve içecek hiçbir şey yoktu. Rastladığım birkaç çadıra yiyecek bulurum ümidiyle uğradım. Fakat kimseden bir şey isteyemedim. Sonra bir köşeye çekilip murâkabeye vardım, oturup öylece kaldım. Bir müddet sonra bulunduğum kâfilenin gittiğini gördüm. Yetişmek için kalkıp yürümeye başladım. Yol üzerinde bir su kuyusuna rastladım. Kuyudan su çekecek bir kabım yoktu. Sonunda kuyunun içine inip, doyuncaya kadar su içtim. Bir müddet kuyunun dibinde bekledim. Çok derin olduğu için dışarı çıkamadım. Kuyu çıkılabilecek şekilde değildi. Ben böyle bekleyip dururken, kuyunun başına biri geldi. Bana bakıp başındaki sarığını çıkarıp, bana doğru sarkıttı. Sarığın ucundan tuttum. Beni çekip kuyudan çıkardı. Dışarı çıkınca kim olduğunu sormak istediğimde, gözden kayboluverdi. Bunun üzerine süratle yürüyüp kâfileye yetiştim. Beni görünce sağ sâlim nasıl geldin diye hayret ettiler. Eşkıyâdan nasıl kurtuldun dediler. Bu sebeple kâfile arasında meşhur oldum. Yolculuk sırasında çoğu kere kâfileden ayrı giderdim. Geceleri onlardan ayrı geçirirdim. Çok korkulu yerler olmasına rağmen, Allahü teâlâ beni korurdu."
Talebelerinin meşhurlarından Nûreddîn Câfer Bedahşî hazretleri şöyle anlatmıştır: "Seyyid Ali Hemedânî hazretlerinin sohbetleri sırasında huzûrunda bulunduğumda hatırımdan her ne geçse onu bana açıkça söylerdi. Eğer hatırımdan geçen şeyler bir faydaya sebeb olmayacaksa, açıklamazdı." Kendisi anlatır: "Şeyh Muhyiddîn Arabî hazretleri bâzı eserlerinde şöyle zikretmiştir: Yetmiş gün hiçbir şey yemedim, diye kaydetmiştir. Ben de kendimi denemek için yüz yetmiş gün hiçbir şey yemedim. O hâle geldim ki, yemek yemek sünnet olmasaydı, geri kalan ömrüm boyu bu derviş hiçbir şey yemezdi." Yine şöyle anlatmıştır: "Bir defâsında, Rum diyârına gitmiştim. Bir mescidde ikâmet ediyordum. Bir gece ihtilâm oldum. Hava son derece soğuktu. Nefsim gusül abdesti alma husûsunda gevşeklik göstermek istedi. Nefsime bu gevşekliği sebebiyle şöyle bir cezâ verdim. Kırk gece buzu kırıp soğuk su ile sana gusül abdesti aldıracağım, dedim. Büyük bir taş alıp her gece buzu kırarak gusül abdesti aldım. Böyle kırk gece devâm ettim. Bu sırada eski bir elbisemden başka giyecek bir şeyim yoktu.
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri fütüvvetle ilgili olarak buyurdu ki: "Ey azîz! Ahî(kardeşlik) sözü halk arasında kullanılan bir lafızdır. Bunun yüksek bir mânâsı ve geniş bir hakîkati vardır. Tasavvuf ehli kardeşliği üç mertebede açıklamışlardır.
Birincisi, anne ve babası bir olan kimseler. İkincisi müminlerin kardeşliğidir.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Şüphesiz ki, müminler kardeştir." (Hucurât sûresi:13) buyruldu. Üçüncü mertebe ise gönül ehli ve hakîkate erenler arasındaki kardeşliktir. Bu makâma fütüvvet denir. Bir kimse cömertlikle, af, emânete riâyet, şefkât ve hilm (yumuşak huyluluk), tevâzu ve takvâ ile vasıflanırsa, fütüvvet ehli böyle kimseye (ahî) kardeş adı vermişlerdir. Fütüvvet her ne kadar fakr makâmından bir makam ise de bütün makamların aslıdır. Bütün makamlar ona bağlıdır. Bütün insânî olgunlukların aslı fütüvvete bağlıdır. Çünkü bu bütün dereceleri ve mekârim-i ahlâkı, üstün ahlâkı şâmildir.
Hakîkate eren büyükler, meşâyıh-ı kirâm, fütüvvetin hakîkatı hakkında çok söz söylemişlerdir. Hasan-ı Basrî kuddise sirruh; "Fütüvvet, Rabbin için nefsine düşman olmandır." buyurdu. Hâris-i Muhâsibî ise; "Fütüvvet herkese insaflı davranmayı kendine vazîfe bilmek, kimseden insaf beklememektir." buyurdu. Cüneyd-i Bağdâdî; "Fütüvvet, açık elli olmak ve eziyet vermemektir. Yâni fütüvvetin hakîkatı; hayra, iyiliğe ve Allahü teâlânın kullarının rahatına vesîle olmaktır." buyurdu. Sehl bin Abdullah da; "Fütüvvet, sünnet-i seniyyeye uymaktır." buyurdu. Hazret-i Ali buyurdu ki: "Fütüvvet dört kısımdır. Gücü yettiği halde affetmek, gadab, kızgınlık ânında yumuşak davranmak, düşmanlığı olduğu halde karşısındakine nasîhat etmek, kendi ihtiyâcı olduğu halde başkasına vermek." Bütün bu buyrulanlardan anlaşıldı ki, fütüvvetin bütün mertebeleri ve şekli kul hakkı ile ilgilidir.
Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Kul, müslüman kardeşinin ihtiyâcını karşıladığı müddetçe Allahü teâlâ da onun ihtiyaçlarını giderir." buyurdu. "Biliniz ki, dünyâ, kıyâmet çölünün kenarında yapılmış bir menzildir. Öyle bir menzildir ki, ezel çölü ile ebed çölü arasında konmuştur. Allahü teâlânın kulları, misâfirleri âlem-i ervâh çölünden kıyâmet karargâhı sahrasına sefer yapsınlar. Bu menzilde âhiret seferine çıkmak için azık hazırlasınlar, bu uzun ve nihâyetsiz yolculuk için tedbir ile meşgûl olsunlar. Dünyâda bir yerde konaklamış misâfirler gibi gidici olan insanlar, Allahü teâlânın hikmetiyle değişik haldedirler. Bâzısı bedenen kuvvetli, mânen zayıf, bâzısı mânen kuvvetli, bedenen zayıfdır. Bâzısı her iki bakımdan da kuvvetli, bâzısı da her iki bakımdan da zayıf yaratılmıştır.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "...İşte bütün bunlar azîz olan (ve her şeyi) iyi bilen Allah'ın takdîridir." (En'âm sûresi: 96) buyrulmuştur. Bunda sayılması, anlatılması mümkün olmayacak derecede çeşitli hikmetler vardır. Bir hikmeti, insanların güçleri nisbetinde birbirine yardımcı olmalarıdır. Peygamber efendimiz hadîs-i şerîfte; "Müminler binânın tuğlaları gibidirler. Biri diğerini destekler." buyurdu. Îmân sâhibi olanlar, din ve dünyâ işlerinde birbirine yardımcı olurlar. Bu dünyâdaki âhiret seferinde kulluk yükünü taşımaları için birbirlerine yardımcı olurlar. Âyet-i kerîmede müminlerin kardeş olduğu bildirilmiştir. Güç kuvvet sâhibi olan kullara bu fâni nîmet Allahü teâlâ tarafından verilmiş bir emânettir ki, bununla ebedî saâdet tohumlarını ekerler. Bu ebedî nîmeti kazanırlar. Mağrur ve gâfil olanlar ise, bu cismânî bir nîmet olan güç ve kuvveti şu birkaç günlük kederli dünyâ hayâtı için harcarlar. Kısa ömrü bu murdar dünyâya âit şeyleri toplamakla zâyi ederler. Uzun âhiret yolculuğu için hazırlanmaktan gâfil olurlar. Böylece din kardeşlerinin de dünyâya ve âhirete âit haklarını unuturlar, yerine getirmezler. Allahü teâlânın emirlerine uymayı elden kaçırırlar.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Onlar dünyâ hayâtının görünen yüzünü bilirler. Âhiretten ise tamâmen gâfildirler." (Rûm sûresi: 7) ve "...Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu." (Tevbe sûresi: 67) buyruldu. Bu insanlar dünyânın fâni, geçici nîmetlerine dalıp, Allahü teâlâyı unutmaları sebebiyle âhirette Cehennem'e atılacaklar ve rahmet edilmeyecekler."
"Ahî, gerçek kardeş olan kimsenin güzel ahlâka ve beğenilen hasletlere sâhib olması gerekir. Yaşlılara hürmet, gençlere nasîhat, çocuklara şefkat, zayıflara merhamet, fakirlere cömertlik, âlimlere hürmet eder. Zâlimlere düşmanlık, facirleri tahkîr eder. İnsanlara iyilik eder ve mertlik gösterir ve onlarla sulh içinde yaşar, iyi geçinir. Allahü teâlâya yalvarır, nefsine karşı savaş açar, onun boş isteklerine muhâlefet eder. Şeytanla mücâdele eder. İnsanlardan gelen sıkıntılara tehammül eder. Düşmanlık edenlere yumuşak davranır. Musîbetler karşısında sabırlı olur. Kendi ayıplarına bakıp başkalarının ayıpları üzerinde durmaz. İnsanlara musîbete uğradıklarında ve gamlı hallerinde yardımcı olur. Takdire, kadere râzı olur. Bid'atden ve nefsin boş isteklerinden sakınır. Dînin emirleri üzere hareket eder. Töhmet altında kalacak yerlerden uzak durur. Lâzım olan din bilgilerini öğrenmekte çok hırslı olur. Gaflet ehlinden nefret eder. Dostlarla yardımlaşır. Cemâate devâm eder. Emri altında bulunanlara nasîhat eder. Dâimâ âhireti düşünür. Hallerine ve sözlerine dikkat eder. Kıyâmet gününde rüsvâ, rezil olmaktan korkar. Allahü teâlânın fazlından ve ihsânından ümit kesmez"
"Bütün mertebelere, yüksek derecelere ve âhiret saâdetlerine kavuşmak, tâatlar ile ibâdet ve kulluk ağacının meyveleri ile geçer.
Âyet-i kerîmede meâlen; "Hakîkaten, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." (Necm sûresi: 39) buyruldu. Tâatların çeşitleri çok ise de hepsi üç kısımda toplanır. Bunlar; kalp ile, beden ile ve mal ile yapılan ibâdetlerdir. Kalp ile olan; tâat, îmân, tevekkül, sabır, şükür, teslimiyet ve işleri Allahü teâlâya havâle etmek, O'na sığınıp güvenmek. Sıdk, ihlâs, rızâ, yakîn, muhabbet, mârifet ve diğerleri. Bunlar keşf kapılarının anahtarları, müşâhede meclisinin ışıklarıdır."
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri kıymetli kitaplar yazmış olup, bir kısmı şunlardır:
Şerh-i Esmâullah,
Şerh-i Füsûs-ül-Hikem,
Şerh-i Kasîde-i Hemziyye,
Zâhirât-ül-Mülûk,
Esrâr-ı Vahy,
Risâle-i Siyerü't-Tâlibîn ve daha pekçok eseri vardır.
Eserlerinin çoğu talebesi Nûreddîn Câfer Bedahşânî tarafından büyük bir kitap hâlinde biraraya toplanmıştır. Menkıbeleri de aynı talebesi tarafından eserlerini topladığı mecmua içinde Hülâsât-ül-Menâkıb adını verdiği eserde anlatılmıştır.
RASÛLULLAH EFENDİMİZİN EMRİ
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri şöyle anlatır: Bir hac seferi için Hıtlan vilâyetinin Alişah köyünden yola çıkmıştım. Yolculuğum sırasında yanımda bulunan şeyleri muhtaçlara dağıtırdım. Bir müddet yol aldıktan sonra, çok az param kalmıştı. Bir yerde konaklamıştık. Bu sırada birisi gelip, bana iki bin dinar verdi ve kabûl etmemi istedi.Sonra parayı Peygamber efendimizin mânevî işâretiyle bana getirdiğini söyledi. Bunun üzerine kabûl edip aldım. Sonra ona Peygamber efendimiz sana ne sûretle işâret buyurdu diye sordum. Dedi ki: "Bu dirhemleri hacca gitmek niyetiyle saklamıştım. Bir gece rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm. Bana; "Bu dirhemleri sakla benim evlâdımdan birisi hacca giderken falanca yerde konaklayacaktır. Dirhemleri ona ver." buyurdu. Resûlullah efendimiz böyle buyurunca; "Yâ Resûlallah! O torununuzun ismi nedir?" diye sordum. "Ali Hemedânî'dir." buyurdu. İşte o zamandan bu güne kadar bir sene geçti. Bu bir sene içerisinde dâimâ oraya gelecek birini bekledim, tâkib ettim. İşte şimdi zât-ı âlinizle müşerref oldum." dedi. Bu dirhemleri alıp Bağdât'a kadar yanımda taşıdım. Fakat o sene bir hâdise yüzünden hacca gidemedim. Bağdat'tan geri döndüm. Üç deveye çeşitli yiyecekler ve su ile, iki deveye de öteki eşyâları yükledim. Kervandakiler beni yanımda üzeri yiyecek yüklü develerle görünce şaşırdılar. "Bu seyyid az yerdi, yanında fazla şey bulunmazdı. Neden böyle yanına çok azık aldı." dediler.Halbuki on dört günde ancak bir yiyecek bulunan yere varabiliyorduk. Kervanla birlikte birkaç gün yol aldıktan sonra, kervan yolu şaşırdı. Kervandakilerin azıkları tamâmen tükendi. Benden yiyecek istediler. Ben de onlara yiyecek içecek verdim. Bunları yiyerek bir müddet sonra yiyecek bulunan mâmur bir beldeye ulaşabildik. Böylece Şam'a ulaştık. Ben yanımdaki dirhemleri muhtaçlara vermek için gâyet iktisatlı bir şekilde harcıyordum. Bu sırada biz Şam'da iken sıkıntıya sebeb olan başka bir hâdise meydana geldi. Yanımdaki dirhemler de iyice azalmıştı. Nihayet imkân bulup Şam'dan Mekke'ye gittim, hac ibâdetimi yapıp memleketim Hıtlan'a döndüm. Hac dönüşünden sonra ziyâretine gidenlere bir sohbeti sırasında şöyle buyurmuştur: "Buradan ayrılıp dönünceye kadar on ay müddetle ikâmet ettiğim, konakladığım her yerde Allahü telâ kalbime; "Git insanları irşâd et, rehberlik yap." diye ilhâm etti."
"O TEKLİF BENİM İŞÂRETİMLEDİR"
Seyyid Ali Hemedânî hazretleri şöyle anlatmıştır: "Yedi sene yorgan ile örtünmedim. Arpa ekmeğinden başka bir şey yemedim. Yedi seneden sonra bir büyük zât gelip güzel bir yorgan ile lezzetli bir yemek getirdi. Bunları Peygamber efendimizin işâretiyle getirdiğini, kabûl etmemi söyledi. Ben de; "Bunun böyle olduğuna dâir bir delîlin var mı?" dedim. O zât tebessüm ederek; "Nasıl bir şâhid istiyorsun?" dedi. "Öyle bir şâhid ki, bana da işâret buyrulsun." dedim. "Senin de Resûlullah efendimize teveccüh etmen gerekir." dedi. O meclisten ayrılıp Resûlullah efendimize teveccüh ettim. Resûlullah efendimizi gördüm. Bana tebessüm buyurup; "O teklif benim işâretimledir." buyurdu. Bunun üzerine o zâtın verdiği şeyleri kabûl ettim.
1) Nüzhet-ül-Havâtır; c.1, s.88
2) Sefînet-ül-Evliyâ; s.107
3) Nefehât-ül-Üns Tercümesi; s.504
4) Hülâsât-ül-Menâkıb, Süleymâniye Kütüphânesi,Şehîd Ali Paşa Kısmı, No: 2794 5) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.287 6) Brockelman; Gal-2, s.221, Sup-2, s.311
Şahı merdan gavs-ı sani dolaşır menzil içinde
Pervane olmuş dervişler ALLAH der gider peşinde
Nefsini dizginlemiş hizmet ehli pehlivanlar edep içinde
Görünce insan olanın titrer kalbi akar gözünden yaşı sultanım canım efendim..