Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Çocuklara Hangi İsimleri Koymalı
#1
Çocuklara Hangi İsimleri Koymalı

Çocuklara koyduğumuz veya koyacağımız isimlerin anlamlarının, dinimize, örf ve âdetimize uygun olup olmadığını öğrenmek, uygun değilse, değiştirmek gerekir. Haklı sebeplerle adını veya soyadını değiştirmek isteyenler de çıkabilir. Böylece isimlerin anlamlarını bilmek faydalı olur.

Çocuklara güzel isim koymalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym]
(Kıyamette, babanızın ismi ile beraber [Mesela Ali oğlu Emin, veya Ali kızı Emine diye] çağrılacaksınız. O halde isminiz güzel olsun!) [Ebu Davud]

Güzel isimler çoktur. Mesela Peygamber isimleri, Resulullah efendimizin 400 kadar olan mübarek isimleri, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnasından olup da, isim olarak koyması caiz olan Ali, Aziz, Macid, Mucib, Rafi, Reşid isimleri, Eshab-ı kiramın, âlimlerin ve evliyanın isimleri konabilir.

Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur’an-ı kerimde bulunması gerekmez. Yüz binden fazla Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zeyd hariç, hiçbirinin ismi Kur’an-ı kerimde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye, yahut en güzel isim olsun diye Kur’an-ı kerimde geçen her kelimeyi, sırf Kur’an-ı kerimde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur’an-ı kerimde güzel isimlerin yanında kâfirlerin isimleri de vardır. En başta şeytan var, İblis var, Hannas vardır. Kâfirlerden Karun, Haman vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebu Leheb’in ismi vardır. Bunları koymak doğru değildir.

Kur'an-ı kerimde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi kelimelerin arabisini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en meşhurlarından biri Esra’dır. Esra, gece yürümek manasına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak caiz ise de, enbiyanın, ulemanın, evliyanın ismini tercih etmek elbette iyi olur.

Her Peygamber, kendi isminden olanlara, her âlim ve evliya da, kendi isminden olanlara şefaat edecektir. Güzel ismin bu yönden de önemi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah indinde en güzel olan isimler, Abdullah, Abdurrahmandır.) [Müslim]

(Üç oğlu olup da, birine adımı vermeyen, cahillik etmiş olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Habibimin isminden olan mümine azap etmekten haya ederim.) [R. Nasıhin]

(Bir evde bir, iki veya üç Muhammed olmasının zararı olmaz.) [İbni Sâd]
(Oğlunun adını Muhammed koyan, çocuğu ile Cennetlik olur.) [A. Rufai]

(Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu aşağılamayın.) [Hatib]

(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.) [Deylemi]

İbni Abbas hazretleri, (Kıyamette, “adı Muhammed olan müminler gelsin” denilir, hepsi Cennete götürülür) buyurmaktadır.

Ecdadımız, saygıda kusur olmasın diye Muhammed ismini “Mehmed” şeklinde kullanmıştır.

Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birini de koymak çok iyi olur. Eshab-ı kiramın isimleri de çok kıymetlidir. Ecdadımızın koyduğu isimler de önemlidir.

Hazret-i Talha, on çocuğunun her birine bir peygamber ismi koymuştu. Hazret-i Zübeyr’in de on çocuğu vardı. O da hepsine şehid ismi vermişti. Hazret-i Talha, Hazret-i Zübeyr’e, “Neden çocuklarına peygamber ismi değil de, şehid ismi verdin?” dedi. O da, “Çocuklarım peygamber olamayacağına göre, şehit olmalarını arzu ettiğim için” dedi.

İsmi kötü olan değiştirmelidir! Hadis-i şerifte, (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berika)

Kâfir ismi koymaktan da kaçınmalıdır! İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bir müslümanın, bir kâfir ismini almaktan, korkunç aslanlardan kaçmaktan daha çok kaçması gerekir. Bu isimler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu. Dinsizlik alameti olan ve bu zannı uyandıran isimleri koymaktan kaçınmak gerekir.) [Müjdeci Mektuplar]

İbni Âbidin hazretleri buyurdu ki:
(Çocuğa Ali, Aziz gibi isimleri koymak caiz ise de, bu isimleri söylerken hürmet etmek gerekir.) [Redd-ül Muhtar]

Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak caiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyleyerek, sahibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. (Şir’a)

Kıyamette günahları, sevaplarından daha çok olan bir kimse, Cehenneme götürülürken, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama buyurur ki:
- Ya Cebrail, buna sor, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu?

Hazret-i Cebrail, o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiçbir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ tekrar buyurur:
- Ya Cebrail, buna sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi?

Cebrail aleyhisselam, ona sorar. O da, (Hayır, sevdiğim bir âlim yoktu) der. Hak teâlâ buyurur:
- Ya Cebrail, tesadüfen de olsa, bu bir âlimle yemek yemiş mi?

Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (Hayır hiçbir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Hak teâlâ buyurur ki:
- Ya Cebrail, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu, bunu da sor!

Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (İsmim hiçbir âlimin ismine benzemez) der. Hak teâlâ buyurur ki: - Bunu Cennete götürün. O, âlimi seven birini severdi.) [El-Envâr]

Görüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hatta âlimi seveni sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Elbette her şeyden önce mümin olmak şartı vardır. Mümin olmadıktan sonra, güzel ismin ve ibadetin kıymeti olmaz.

Çocuğa, doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur. Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır, cenaze namazı kılınır. Ölü doğan çocuklara isim vermek gerekmez. Fakat isim vererek defnetmek iyi olur.

Çocuğun ismini ilim ehli, salih bir zata koydurmalıdır! Eshab-ı kiram, çocuklarına isimlerini Peygamber efendimize verdirmeyi tercih etmişlerdir. Çocuğa ad koyarken, çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan, çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. İsmi üç kere tekrar etmek iyi olur. Bu arada çocuğun ağzına bir tatlı sürmek iyi olur.

Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan doğunca, kulağına ezan okumuştur. Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki]

Çocuğa isim koyduktan sonra, hayır duada bulunmalıdır! Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla) diye dua etmiştir.

Ebu Musel Eşari hazretleri, (Çocuğumu doğduğu gün Resulullaha götürdüm, adını İbrahim verdi) dedi. Amr bin Şuayb’ın dedesi ise, (Resulullah, yeni doğan çocuğa yedinci günü isim verilmesini ve akika kesilmesini emretti) dedi. [Tirmizi]

Buhari’de “Eğer akika kesilmeyecekse, çocuk doğduğu vakit isim konur ve ağzına tatlı bulaştırılır” deniyor.

Muhammed aleyhisselam efendimizin 400’e yakın ismi Mevahib-i ledünniyye'de vardır. Bunlardan bir kısmının manası alfabetik olarak kısaca şöyle:

Abdullah: Allah’ın kulu.
Âbid: Kulluk eden, ibadet eden.

Âdil: Adaletli, doğru, doğruluktan, haktan ayrılmayan.
Ahmed: En çok övülmüş, sevilmiş.

Ahsen: En güzel.
Alî: Çok yüce.

Âlim: Bilgin, bilen.
Allâme: Çok bilgili.

Âmil: İşleyici; iş ve hareket adamı.
Aziz: Çok yüce, çok şerefli.

Beşîr: Müjdeleyici.
Burhan: Sağlam delil.

Cebbâr: Kahredici, galip.
Cevâd: Cömert.

Ecved: En iyi, en cömert.
Ekrem: En şerefli.
Emin: Doğru ve güvenilir.

Fadlullah: Allah’ın ihsanı, fazlı.
Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran.
Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran.

Gâlip: Hâkim ve üstün.
Gani: Zengin.

Habib: Sevgili, çok sevilen.
Hâdî: Doğru yola götüren.

Hâfiz: Muhafaza edici.
Halîl: Dost.

Halîm: Yumuşak huylu.
Hâlis: Saf, temiz.

Hâmid: Hamd edici, övücü.
Hammâd: Çok hamd eden.
Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan.

Kamer: Ay.
Kayyim: Görüp gözeten.
Kerîm: Çok cömert, çok şerefli.

Mâcid: Yüce ve şerefli.
Mahmûd: Övülen.

Mansûr: Zafere kavuşmuş.
Masûm: Suçsuz, günahsız.

Medenî: Şehirli, bilgili ve görgülü.
Mehdî: Hidâyet eden, doğru yola ileten.

Mekkî: Mekkeli.
Merhûm: Rahmetle bezenmiş.

Mes'ud: Mutlu.
Metîn: Sağlam, özü ve sözü doğru, itimat edilir.

Muallim: Öğretici.
Muhammed: Yerde ve gökte çok övülen.

Muktefâ: Peşinden gidilen.
Muslih: Islah edici ve düzene koyucu.

Mustafa: Çok arınmış.
Mutî: Hakka itaat eden.

Mu'tî: Veren, ihsan eden.
Muzaffer: Zafer kazanan, üstün.

Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli, feyzli.
Müctebâ: Seçilmiş.

Mükerrem: Şerefli, yüce, aziz, hürmet ve tâzime erişmiş.
Müktefî: İktifâ eden.

Münîr: Nurlandıran, aydınlatan.
Mürsel: Elçilikle gönderilmiş.

Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş.
Müstakîm: Doğru yolda olan.
Müşâvir: Kendisine danışılan.

Nakî: Çok temiz.
Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini.

Nâsih: Öğüt veren.
Nâtık: Konuşan, nutuk veren.

Nebî: Peygamber.
Neciyyullah: Allah’ın sırdaşı.

Necm: Yıldız.
Nesîb: Asîl, temiz soydan gelen.

Nezîr: Uyarıcı, korkutucu.
Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk.
Nûr: Işık, aydınlık.

Râfi: Yükselten.
Ragıb: Rağbet eden, isteyen.

Rahîm: Müminleri çok seven, acıyan.
Râzî: Kabul eden, hoşnut olan.

Resûl: Elçi.
Reşîd: Akıllı, olgun, iyi yola götürücü.

Saîd: Mutlu.
Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan.

Sadullah: Allah’ın mübarek kulu.
Sâdık: Doğru olan, gerçekçi.

Saffet: Arınmış, seçkin.
Sâhib: Mâlik, arkadaş; sohbet edici.

Sâlih: İyi ve güzel huylu.
Selâm: Noksan ve ayıptan emin.

Seyfullah: Allah’ın kılıcı.
Seyyid: Efendi.

Şâfi: Şefaat edici.
Şâkir: Şükredici.
Şems: Güneş.

Tâhâ: Kur'an-ı kerimdeki rümuz ismi.
Tâhir: Çok temiz.

Takî: Haramlardan kaçınan.
Tayyib: Helâl, temiz, güzel, hoş.

Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri.
Vâiz: Nasihat eden.

Vâsıl: Kulu Rabbine ulaştıran.
Velî: Veli, sahip, dost.

Yasîn: Gerçek insan, insan-ı kâmil.

Zâhid: Masivadan yüz çeviren.
Zâkir: Allah’ı çok anan.
Zeki: Temiz, akıllı.

ÖNEMLİ NOT: Kıymetli Okuyucumuz. Aşağıda daha çok merak edilen isimleri bildiriyoruz. Bu, aşağıda yazan her ismi tavsiye ettiğimiz anlamına gelmemektedir. Çocuklarımıza nasıl isimler koymamız gerektiğiniz " Çocuklara Hangi İsimleri Koymalı" konusundan okuyabilirsiniz.

Âbidin : İbadet edenler kulluk yapanlar.
Adnan : Üstün insan.
Affan : Çirkin şeylerden kaçınan, iffetli, namuslu.

Âgah : Bilgili, basiretli, haberdar, uyanık.
Âhi : Arkadaş, dost, cömert, yiğit.
Ahmed : Çok övülmüş, beğenilmiş.

Alican : Cana yakın, kanı sıcak, candan.
Âlişan : Şan ve şerefi yüce olan.
Alişir : Aslan Ali.

Alpaslan : Korkusuz, yiğit, güçlü, kuvvetli.
Alper : Cesur asker, yiğit asker.
Alperen : Hem din adamı hem komutan olan yiğit.

Altemur : Demirin korlaşmış kırmızı hali.
Âmir : İmâr eden.
Ammâr : Bir yeri bakımlı hale getiren.

Aşkın : Aşmış, ileri, üstün, seçkin.
Ata : Baba, dede, yaşlı, tecrübeli, bilgili.
Atalay : Tanınmış, ünlü.

Atâullah : Allah’ın hediyesi, ihsanı, lütfu.
Avşar : İşi hemen yapan.
Aykan : Kanı parlak ve canlı.

Aykut : Armağan, mükafat, ödül.
Aytekin : Ay gibi tek ve biricik olan, çok değerli.
Ayvaz : Koca, eş.

Babacan : Cana yakın, güvenilir, anlayışlı.
Baha : Değer, kıymet, zariflik, üstünlük.
Bahadır : Yiğit, cesur, kahraman.

Battal : Kahraman, cesur, çok büyük.
Batu : Güçlü, kudretli.
Bedir : Dolunay. Ayın ondördü gibi güzel.

Behcet : Sevinç, güler yüzlü, şirin.
Behlül : Çok gülen, hayır sahibi, cömert.
Behnan : İyi huylu, güler yüzlü, herkesçe sevilen.

Behram : Merih yıldızı.
Behzat : Soyu güzel, doğuştan asil.
Bekir : İlk çocuk. Genç, taze.

Bektaş : Akran, eş.
Bera : Fazilet, meziyet sahibi.
Berkan : Şakıyan, parıldayan.

Berkin : Güçlü, sağlam.
Beşer : İnsan.
Beşir : Müjdeleyen. Güler yüzlü.

Bilal : Su.
Bilgehan : Derin bilgi sahibi hakan.
Bişr : Güler yüzlü.

Buğra : Erkek deve, hindi, aslan.
Burak : Peygamber efendimizin Miracda bindiği at.
Burhan : Delil, sağlam delil, hakkı bâtıldan ayıran.

Bülent : Yüksek, yüce, uzun.
Cafer : Çay, dere, küçük akarsu.
Câbir : Cebreden, zorlayan, galip gelen.

Can: Ruh. Aziz, sevgili. Gönül.
Candar : Silahlı asker.
Caner : Can dostu.

Canib : Yan, taraf, yön.
Cârullah : Allah’a yakın olan, Allah dostu.
Celâl : Azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.

Çelebi : Efendi, görgülü ve ince insan.
Cem : Hükümdar, şah.
Cemal : Yüz güzelliği

Cemaleddin : Dinin güzeli, dinin cemali.
Cemali : Yüzü güzel olan, güzellik sahibi.
Cenab : Büyük, şerefli

Cengiz : Sert ve haşin huylu, gönlü yumuşamaz.
Cerrah : Ameliyat yapan, operatör.
Cevat : Çok cömert, eli açık, çok ihsan eden.

Cevdet : Güzel, kusursuz, cömert, olgun.
Cevheri : Cevher sahibi.
Cezmi : Azimli, kararlı.

Cihad : Din uğrunda düşmanla ve nefsi ile savaşan.
Cihangir : Cihanın büyük bir bölümünü ele geçiren.
Civan : Genç, taze, delikanlı.

Cihanşah : Dünyanın padişahı.
Cübeyr : Küçük kahraman, küçük yiğit.
Cüneyt : Küçük asker, askercik.

Dâhi : Üstün zekalı, son derece zeki, anlayışlı.
Dâi : Dua eden, duacı, hak dine çağıran.
Dânâ : Çok bilen, bilgili.

Daniş : Bilgi, bilme, biliş, ilim.
Danişmend : Bilgili, âlim.
Dâver : Doğru ve insaflı olan, âdil hükümdar.

Derviş : Allah için alçak gönüllüğü kabul eden.
Dilhan : İçten, gönülden söyleyen.
Dilaver : Yiğit, yürekli, erkek.

Doğan : Atılgan ve yiğit.
Dülger : Marangoz.
Ecehan : Hanların başı.

Ecmel : En güzel, en yakışıklı.
Ecvet : En cömert, varını yoğunu dağıtan. En iyi olan.
Ede : Ata, büyük kardeş, ağabey.

Edhem : Kara donlu, yağız at.
Efe : Batı anadolu yiğidi, zeybek.
Efken : Atıcı, yıkıcı.

Eflah : Tamamiyle kurtulan, en çok talihe kavuşan.
Ekmel : En olgun, mükemmel.
Ekrem : Çok cömert, iyiliksever, keremi lütfu çok olan.

Elvan : Renkli, renk renk.
Emced : Çok şerefli, ve haysiyet sahibi.
Emir : Bir kavmin, şehrin başı, reisi.

Emre : Aşık, dost, abi. Beylerbeyi.
Enes : İnsan.
Engin : Uçsuz bucaksız deniz.

Enver : Çok nurlu, çok ışıklı, çok parlak, çok güzel.
Ercümend : Muhterem, şerefli, itibarlı.
Erdem : Fazilet.

Ergün : Sert başlı, oynak ve hızlı giden at.
Erhan : Yiğit hakan.
Erkam : Rakamlar, isimler.

Erkan : Esaslar, direkler, reisler.
Erkin : Bağımsız hareket eden.
Erman : Arzusu, isteği olan.

Erol: Sözünde duran er.
Ertuğrul : Temiz, yürekli, doğru insan.
Erva : Çok güzel, son derece cesur ve yiğit adam.

Esat : Çok uğurlu ve mutlu.
Esed : Aslan, gazanfer, cesur.
Esved : Siyah, esmer.

Etem : Kusursuz, noksansız.
Evran : Baht, büyük yılan.
Eyüp : Tevbe eden, hatalarına pişman olan.

Ezrak : Mavi, gök renkli. Su gibi saf ve temiz olan.
Eşref : En çok şerefli, itibarı en çok yüksek olan.
Fazlı : İyilik, fazilet, erdem, lütuf.

Fahreddin : Dinin büyüğü, dinde övülmeye layık.
Fâlih : İsteğine kavuşan, başaran. Çiftçi.
Faruk : Hak ile bâtılı ayıran.

Fasih : Güzel, düzgün ve açık konuşan.
Fatih : Fetheden, zapteden, aşan.
Fatin: Zeki, anlayışlı.

Faysal : Kesin hüküm vereni. Keskin kılıç.
Fazlullah : Allahü teâlânın lütfu. Üstün ve değerli
Feda : Kurban olma, gözden çıkarma.

Fedai : Canını esirgemeyen, can vermeye hazır.
Feramuz : Şanlı, şerefli, ün kazanmış.
Feramuş : Hatırdan çıkan, unutulan.

Ferhan : Sevinçli, neşeli, ferahlı, şen, memnun.
Ferhat : Sevinç, neşe sahibi.
Feridüddin : Dinin en üstünü.

Feridun : Tek, eşi ve benzeri olmayan, kıymetli cevher.
Ferman : Emir. Padişahların tarafından verilen emir.
Ferruh : Uğurlu, mübarek, yüzü nurlu, aydın.

Fettah : Fetheden, her türlü müşkülleri kolaylaştıran.
Feyyâz : Feyz, bereket ve bolluk veren.
Feyzullah : Allahü teâlânın feyzi.

Fuat : Kalb, gönül.
Furkan : İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren.
Fuzuli : Fazla, anlamsız, yersiz.

Faris : Yiğit, mert, binici, at yetiştiricisi.
Gazanfer : Yiğit, aslan gibi cesur.
Gazi : Savaştan sağ dönen.

Gevheri : Pırlanta gibi temiz insan.
Gıyas : Yardım eden.
Giray: Kırım hanı.

Gürbüz : Toplu, güçlü dinç erkek.
Habbab : Seven, sevgili, dost.
Habil : Yumuşak ve temiz huylu.

Hacib : Kapıcı, kapıcı başı.
Hafi : Güler yüzlü, çok ikramcı, gizli.
Hafid : Torun.

Hakan : Türk hükümdarı.
Hakem : Hüküm veren.
Haki : Hikaye eden, anlatan.

Hakkı : Doğru olan, irfan sahibi, insaflı.
Haldun : Devamlı yaşlanıp ihtiyarlamayan.
Halife : Birinin yerine geçen .

Halil : Dost, sevgili, samimi dost, içten arkadaş.
Haluk : İyi ve güzel huylu, geçim ehli, İslama yakışır.
Hamdullah : Allahü teâlâya hamd eden.

Hammâd : Çok hamd eden, çok dua eden.
Hamza : Aslan, heybetli, azametli.
Han : Hakan veya hakana bağlı hükümdar.

Hanefi : İstikamet üzere olan.
Hani : Yumuşaklık ve vakar sahibi.
Hasan : Güzel, iyi, hoş.

Haseki : Hükümdarların hizmetlerine tahsis edilen zat.
Hasibi : Cömert, hayırhah.
Hasin : Kuvvetli, sağlam, muhafaza eden.

Hâtem : Mühür, üstü mühürlü yüzük, en son.
Hattâb : Çok güzel konuşan ve nasihat eden.
Hatip : Hitabeden, güzel söz söyleyen.

Hayali : Hayal eden.
Haydar : Aslan, cesur, yiğit, kahraman.
Hayrani : Hayran olan.

Hazım : ihtiyatlı, basiretli, gözü açık, hazımlı.
Haşim : Ezen, parçalayan. Hürmet ve ikram eden.
Haşmet : Heybet ve ihtişam sahibi. Tevazu gösteren.

Hicabi : Mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, iffetli.
Hilmi : Yumuşak huylu, sabırlı, vakarlı, sakin.
Himmet : Lütfeden, gayret eden.

Hişam : Haya eden, utanan.
Hud : Büyük, çok hürmet eden.
Hulusi : Halis, saf, samimi, candan, içi temiz.

Hurşid : Güneş.
Huzeyfe : Küçük testici, çömlekçi çırağı.
Hüccet : Senet, vesika, delil.

Hüdâvendigâr : Hükümdar, sultan, âmir, hâkim.
Hüdayi : Hüdânın kulu.
Hümayun : Mübarek, mutlu, padişaha olan.

Hüsameddin : Dinin keskin kılıcı.
Hüseyin : Küçük güzel.
Hüsrev : Padişah, hükümdar, sultan.

Hızır : Yeşil.
İhsan : Hakkından fazlasını veren.
İhvan : Sadık, samimi, candan dost.

İkrime : Kerem sahibi, cömert.
İlhami : İlham sahibi.
İlker: İlk erkek çocuk.

İmadeddin : Din direği, devleti ayakta tutan.
İmam : Nümune, rehber, önder, başkan.
İnayetullah : Allah’ın lütfu, ihsanı.

İslam : Müslüman, Hakka teslim olan.
İsmâil (İb): Allahü teâlâya çok ibadet eden.
İzzet : Değer, şeref, kudret, hürmet ve ikram sahibi.

Kaan: Kağan. Hanların hanı, şahinşah.
Kabil : Kabul eden, önde olan.
Kadem : Ayak, adım.

Kâdir : Tükenmez güç ve kudret sahibi.
Kadı : Hüküm, karar ve hakimlik.
Kalender : Dünyadan el etek çekip boş dolaşan derviş.

Kamran : İsteğine kavuşmuş, mutlu, bahtiyar.
Kasım: Taksim eden, bahşeden.
Kâzım : Öfkesini, gazabını yenen.

Keleş: Güzel yakışıklı, bahadır.
Kemal : Olgunluk, bilgi ve fazilet sahibi.
Keramet : Kerem, ihsan, evliyada görülen harika.

Kerami : Soylu, şerefli.
Kerem : Asalet, izzet ve şeref sahibi. Cömert, eli açık.
Keremşah : Çok cömert, çok eli açık, çok soylu.

Key : Büyük hükümdar, padişah.
Keşşaf : Keşfeden, sırları çözen, gizlileri açığa çıkaran.
Kıymet : Değer, baha, bedel, onur, itibar, makbul oluş.

Kiram : Soyu temiz olanlar, şerefli ve cömert olanlar.
Korkut: Büyük dolu tanesi.
Kuddusi : Mukaddes, ulvi, pak.

Kılıç: İki yüzü keskin eski bir silah.
Levent : Bahriyeli. Boylu poslu, yakışıklı.
Levni : Renkli, boyalı.

Mahdum : Hizmet edilen, evlat.
Mahmud : Övülmüş, medhedilmiş, sena edilmiş.
Mahmur : Sarhoş, uykulu, baygın gözlü.

Murat : İstek, arzu, maksat. Seçilen
Mazhar : Nail olan, şereflenen, bir iyiliğe kavuşan.
Memun : Korkusuz, tehlikesiz, sağlam, emin.

Mecdeddin : Dinin büyüğü.
Mecnun : Deli, divâne, delice seven.
Medeni: Şehirli, bilgili ve görgülü.

Mert : Sözünün eri, yiğit, bahadır.
Mestan : Mest olmuş, bayılmış..
Metin : Sağlam, dayanıklı.

Mir : Amir, kumandan, bey, vali, hükümdar.
Miraç : Merdiven, yükselen, yükseklere çıkan .
Mirkelam : Kibar konuşan, hoş sohbet, sohbet adamı.

Mirza : Hükümdar soyundan gelen, beyzade.
Misbah : Lamba.
Mithat : Methetme, övme.

Muammer : Uzun ömürlü, ömür süren, yaşayan, talihli.
Muaz : Sığınan, korunan, sarılan.
Muhammed : Yerde ve gökte çok övülen.

Muharrem : Haram kılınmış, dinen yasak edilmiş.
Muhtar : Seçilmiş, seçkin.
Muhterem : Saygıdeğer, sayın, kıymetli, şerefli.

Muhteşem : Göz kamaştıracak büyüklükte veya güzellikte olan.
Muhyiddin : Dini ihya eden.
Muktedi : İktida eden, tâbi olan, uyan.

Muktedir : iktidarlı, gücü yeten.
Muktefi : İktifa eden, izinden takip eden, örnek tutan, birine uyan.
Muslih : Islah eden, düzelten.

Mustafa : Saf hale getirilmiş, süzülmüş, güzide.
Mutahhar : Temizlenmiş, mübarek.
Mutasım : Günahtan çekinen, eliyle tutan, yapışan.

Muteber : Kadri bilinen, kıymeti takdir edilen.
Mutemed : Kendisine itimat edilen, güvenilen.
Mutlu: Halinden, memnun, mesut, bahtiyar.

Muttalib : Talep eden, isteyen.
Mübarek : Bereketli, feyizli, uğurlu, hayırlı.
Mübeşşir : Müjdeci, hayırlı haber verip sevindiren.

Müjdat : İyi haber, müjdeli haber.
Mükerrem : Şerefli, muhterem, hürmete erişmiş.
Mülayim : Yumuşak huylu, medenice hareket eden.

Mümtaz : İmtiyazlı, üstün tutulmuş, seçkin, seçilmiş.
Müren : Akarsu, nehir, ırmak.
Mürsel : Gönderilmiş, yollanmış, nebi.

Müşir : İşaret eden, yol gösteren, mareşal.
Müzdad : Artmış, çoğalmış, uzun.
Nabi : Haberci, haber veren.

Namdar : Meşhur namlı, ünlü, tanınmış.
Nasreddin : Dine yardım eden.
Nebi : Haberci, haber getiren, peygamber.

Necat : Kurtuluşa, selamete eren.
Necati : Kurtulan, felah bulan.
Neccar : Dülger, marangoz, doğramacı.

Necdet : Kahraman, yiğit, efe.
Necih : Başarılı, galip, muzaffer.
Necmi : Yıldız

Nefi : Kazançlı, kârlı.
Nejat : Soy nesil, nesep, tabiat.
Nesimi : Hoş ve mülayim.

Nevzat : Yeni doğmuş çocuk.
Neşet Yetişen, ileri gelen, doğan.
Neşat : Sevinç, neşe, keyif.

Nihat : Tabiat, huy, yaratılış, bünye, karakter.
Nijad : Soy.
Niyazi : Yalvaran, yakaran, dua eden.

Nizam : Düzen, usul, tertip, yol,kaide, sıra, dizi.
Numan : Refah, konfor.
Nuaym : Hayat güzelliği, refah.

Nusret : Yardım, başarı, üstünlük, zafer, galebe, fetih.
Nüzhet : Neşe, sevinç, eğlence, temizlik, ferahlık.
Oğuz : Doğru, sağlam, güçlü, genç.

Oğuzhan : Oğuzların hükümdarı.
Okan : Anlayışlı, kavrayışlı.
Oktay : Hiddetli, kızgın, sinirli.

Orhan : Şehrin hakimi.
Ozan : Halk şairi, geveze.
Öktem : Gösterişli, korkusuz, güçlü.

Ömer : Diri, canlı, yaşayan hayat süren
Önder : Lider, şef, reis.
Peyami : Haberci.

Raci : Rica eden, yalvaran, ümitli, dileyen.
Racih : Tercih edilen.
Rafet : Merhamet etme, acıma, esirgeme.

Ramazan : Çok sıcak olan, günahları yakan.
Ramiz : İşaret koyan, işaretle konuşan.
Rauf : Pek esirgeyen, çok merhamet eden.

Recai : Rica eden, dua eden, Allahü teâlâya yalvaran.
Recep : Mübarek, muazzam, muhterem; kıymetli.
Refah : Bolluk, rahatlık, her türlü sıkıntıdan kurtulma.

Re'fet : Acıyan, merhamet eden.
Reha : Kurtuluş, halas.
Reis : Baş, başkan.

Resül : Yeni bir kitap ile gönderilen peygamber.
Reşat : Hak yolunda yürüme, doğru yol.
Reşid : akıllı, iyi ve olgun.

Rifat : Yükseklik, yücelik, büyük rütbe.
Rüçhan : Üstün olan.
Rıdvan : Razı, memnun. Cennetin kapısındaki melek.

Rıza : Kadere razı olan. Tasavvufta iradenin yok edilmesiyle elde edilen makam.
Sadeddin : Dinin mübarek kişisi.
Sadullah : Allahü teâlânın saadeti.

Sadun : Uğurlu olan, uğur getiren.
Safa : Saf, berrak, temiz, kedersiz, gönlü şen.
Saffet : Saf, halis, temiz. Hile ve dubaradan uzak olan.

Saffan : Saf, halis.
Salahaddin : Dine bağlı, dini düzgün.
Sâman : Servet sahibi, zengin, rahat, dinç, düzenli.

Sedat : Doğru ve haklı
Selami : Barış, huzur ve selamet sahibi.
Selçuk: Sel gibi akan.

Selman : Barışçı, sulhçu.
Serdar : Asker başı, kumandan, komutan, reis.
Serhat : Sınır boyundaki asker.

Sertaç : Başa konan taç.
Server : Baş, reis, seyyid, bir topluluğun ileri geleni.
Sevban : Elbiseli, giyinmiş, kuşanmış.

Seyfi : Kılıç kuşanmış, asker.
Seyfullah : Allah’ın kılıcı, askeri.
Seymen : Çiftlik bekçisi.

Seyyid : Efendi, bey, Peygamber efendimizin torunu Hazret-i Hüseyin’in soyundan gelenler.
Sezgin : Sezen sezici, duygulu, hassas.
Sinan : Mızrak, süngü.

Sirac : Lamba, ışık, güneş, ay.
Siraceddin : Dinin kandili.
Siyami : Oruçlu, kendini kötülüklerden men eden.

Soner : Bir işte son yardımı yapan. Son olması istenen.
Sunullah : Allah’ın kudreti, meydana getirdiği varlığı.
Şaban : Aralık, fasıla.

Şabi : Cemaat ehli.
Şadan : Sevinçli, keyifli, neşeli, bahtiyar.
Şahap : Alev, ateş parçası, akan yıldız.

Şahinalp: Şahin gibi yiğit.
Şahsüvar : Usta binici, çok iyi ata binen.
Şâfi : Şefaat eden, şifa veren.

Şarani : Saçı gür
Şecaeddin : Dinin kahramanı, dinin yiğidi.
Şehlevent : Uzun boylu, yakışıklı genç.

Şemseddin : Dinin güneşi.
Şemsi : Güneş gibi parlayan.
Şerafeddin : Dinin şereflisi.

Şeref : Asil, yüksek, şanlı, şöhretli atalara sahip olmak.
Şevket : Büyüklük, kudret ve kuvvetten doğan haşmet.
Şevki : Şevkli, neşeli, istekli.

Şeyban : Saçlarına ak düşmüş, ihtiyar, yaşlı.
Şihab : Cesur, parlak yıldız, kıvılcım.
Şihabeddin : Dinin parlak yaldızı.

Şinasi : Tanıyan, tanıyıcı, bilen, anlayan.
Şir : Aslan.
Taceddin : Dinin tacı.

Taci : Taçlı.
Tahsin : Kale gibi sağlamlaştırma.
Taki : Günahtan kaçınan, dinine bağlı.

Talat : Yüz, çehre, dindar.
Talha : Bir zamk ağacı.
Tamer : Tam erkek.

Taner : Şafak gibi canlı erkek.
Tanju : Türk hükümdarı [Çinlilerce]
Tarkan : Dağınık, perişan.

Tarık : Sabah yıldızı, parlak yıldız.
Tayfur : Uçan, yükselen.
Taylan : Uzun boylu.

Tayyar : Uçan, uçucu uçma kabiliyeti olan.
Tekin : Uğurlu, hayırlı.
Temel : Asıl, esas.

Tevfik : Uygun getirme, Allah’ın yardımına kavuşma.
Timur : Demir gibi sağlam.
Timurtaş : Demir ve taş gibi sağlam.

Tufan : Afet, felaket, çok şiddetli yağmur.
Turan : Cesur atılgan, yiğit.
Turanşah : Cesur Türk hükümdarı.

Turgay : Küçük kuş, sığırcık.
Turgut : Belde, yerleşme merkezi, mesken.
Ubeydullah : Kulcağız, kölecik.

Üsame : Bir aslan cinsi.
Vakkas : Savaşçı, okçu.
Vakur : Ağırbaşlı, temkinli.

Vakıf : Duran, ayakta duran.
Vâlâ : Yüksek, yüce.
Vecdi : İlahi aşka dalan, vecde gelen, kendinden geçen.

Vecit : Vecde gelen, İlahi cezbe ile bayılan.
Vecihi : Bir kavmin büyüğü.
Vedat : Sevgi ve dostluk gösteren.

Vefa : Sözünde duran, dostluğunu devam ettiren.
Veli : Ermiş.
Yahya : Canlı, hayat süren.

Yaver : Yardım edici, imdada koşan.
Yavuz : Yaman, korkusuz.
Yekta : Tek, eşsiz, benzersiz.

Zafer : Maksada ulaşma, barışma, düşmanı yenme.
Zâfir : Zafer kazanan, üstün gelen.
Zamir : Yürek, iç, vicdan.

Zekai : Çabuk anlayışlı, keskin zekalı.
Zekeriyya : Erkek zat.
Zeyd : Artan, çoğalan.

Zeynel : Süslü.
Ziver : Süs, ziynet ehli.
Ziya : Işık, aydınlık, nur.

Ziyad : Fazlalık, çokluk, bolluk.
Zübeyr : Akıllı.


Adalet : Doğruluk, zulmetmeme, haksızları terbiye.
Adniye : Salih, Cennetlik.
Afet : İnsanların önleyemediği büyük felaket.

Afitab : Güneş ışığı.
Ahu : Ceylan, maral.
Aişe : Bolluk içinde rahat yaşayan.

Amine : Korkusuz.
Arzu : İstek, hasret. İstenilen beğenilen kadın.
Asiye : Direk, acılı kadın.

Aslı : Temelli, köklü.
Aslıhan : Han soyundan olan.
Asuman : Gök, gökkubbe, sema.

Atiye : Bağış, verme, iyilik.
Atıfet : Bir sebebi bulunmadan duyulan sevgi.
Ayfer : Ay ışığı.

Ayla : Kadın, eş hanım.
Aylin : Ayın çevresinde görülen ışıklı daire, hale.
Aynur : Ay gibi parlak.

Ayperi : Peri gibi güzel.
Ayten : Ay gibi parlak renkli.
Ayşegül : Güleç, gül gibi renkli, canlı ve rahat ömür süren.

Ayşen : Neşeli, parlak, sevimli.
Azimet : Gidiş. Takva yolunu seçen.
Azra : Bakire.

Banu : Ev kadını.
Begüm : Saygı değer kadın, hanım.
Behiye : Güzel, alımlı kadın.

Benan : Parmakla gösterilecek kadar güzel.
Bengi : Sonsuz, tiryaki.
Berat : Yapılan hayırlı bir iş yüzünden affetmek üzere verilen karşılık.

Beren : Kuzu.
Berin : Manen çok yüksek, yüce yaradılışlı.
Berire :İhsan sahibi, sadık.

Berna : Genç, cesur, civan.
Besamet : Güler yüzlü.
Betigül : Gül gibi kokan mektup.

Betül : Erkeklerden çekinen, ibadete düşkün, namuslu ve çok temiz kadın. Hazret-i Fâtıma ve Hazret-i Meryem'in ünvanı.

Beyhatun : Hakanın hanımı.
Beylem : Çiçek demedi, buket, sunuş.
Beyza : Çok beyaz, çok temiz, parlak.

Bilge : Bilgisiyle davranışları birbirine uyan.
Bilgehatun : Derin bilgi sahibi kadın.
Binnaz : Çok nazlı.

Birgül : Tek ve benzersiz gül.
Buket : Demet, çiçek demedi.
Burc : Taze dal, filiz.

Burçin : Dişi geyik.
Burcu : Güzel kokan.
Büşrâ : Müjde, sevinç, hayırlı haber. Acele, çabuk.

Cânân : Sevgili, dilber, gönül verilen. Tasavvufta Allah.
Cangül : İç açıcı.
Cavidan : Sonsuz, ölümsüz, ebedi.

Ceyda : Yararlı, herkese iyilik yapan.
Ceylan : İnce biçimli, güzel gözlü bir geyik cinsi.
Cihanfer : Cihanı aydınlatan çok güzel kadın.

Derya : Deniz, çok bol, pek çok.
Destegül : Gül demeti, çiçek buketi.
Dicle : Büyük ırmak. Irak'ta denize dökülen bir nehir.

Didar : Yüz, çehre, suret, görüş, göz, görme gücü.
Dilara : Gönül alıcı, sevgili.
Dilber : Güzel, sevgili, gönül çekici.

Dilbeste : Gönül bağlamış, âşık.
Dildade : Gönül vermiş, düşkün, tutkun.
Dildar : Gönlü hüküm altında tutan sevgili.

Dilrüba : Gönül kapan, herkesi kendine bağlayan.
Dilsafa : Gönlü ferah kedersiz.
Dilşad : Gönlü sevinçli, yüreği şen.

Dilşikâr : Gönül avlayan, kendine bağlayan.
Dürdane : İnci tanesi, inci serpen.
Ebru : Kaş.

Eda : Tavırları hoş, nazlı.
Efser : Taç.
Ela: Sarıya çalar kestane rengi.

Elif : Arap alfabesinin ilk harfi, dost, tanıdık.
Emel : Güçlü arzu, umulan şey.
Esma : İsmi olan.

Esra : Gece yolculuğuna çıkan.
Fatıma : Kendisi ve nesli Cehennem ateşinden kesilmiş.
Fazilet : Erdem, iyi huyların ve üstün vasıfların hepsi.

Ferdiye : Tek ve eşsiz.
Ferah : Bol, geniş, neşeli, açık.
Feray : Parlak, aydınlık ay.

Ferhunde : Uğurlu kutlu.
Feriha : Sevinçli, ferah.
Ferihan : Razı, hoşnut, sevinçli.

Ferişte : Melek.
Ferzane : Hakim, filozof, bilgin, alim.
Figen : Çiçek demeti, gölge eden.

Fitnat : Zihin açık, çabuk kavrayışlı.
Firdevs : Sekiz Cennetten biri, altın ve gümüştendir.
Firkat : Ayrı olan, sevgiden uzak kalan.

Fulya : Güzel kokulu bir nergis.
Füruzan : Çok parlak, aydınlık, parlayan, nurlu.
Füsun : Büyü, sihir, efsun.

Füsünkâr : Büyüleyici güzel.
Gazal : Geyik, ceylan, ahu.
Gönül : Kalb.

Gözde : Göze girmiş, bir büyüğün sevip beğendiği.
Gülbanu: Gül hanım.
Gülberk : Gül yaprağı.

Gülbin : Gül fidanı, gül dalı, gül bahçesi, güllük.
Gülbiz : Gül saçan, gül serpen.
Gülçehre : Gül yüzlü, yüzü gül gibi hoş.

Gülcemal : Yüzü gül gibi güzel.
Gülçiçek : Gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan.
Gülçin : Gül toplayan, gül derleyici.

Güldemet : Gül buketi, gül demeti.
Gülendam : Gül gibi ince, uzun, güzel vücutlu.
Güleser : Yüzünde gülümseme eksik olmayan.

Gülfam : Pembe, gül renginde.
Gülfem : Gül dudaklı, gül ağızlı.
Gülfer : Gül gibi parlak.

Gülfeşan : Gül saçan.
Gülfidan : Gül gibi genç.
Gülhiz : Gül yetiştiren.

Gülistan : Gül bahçesi, güllük.
Gülizar : Gül yanaklı.
Gülnar : Katmerli ve büyük gül, büyük çiçek.

Gülnaz : Gül gibi ince ve narin, nazlanan.
Gülsima : Gül yüzlü.
Gülsüm : Yüzü dolgun. Ümmügülsüm: Gülsümün annesi.

Gülter : Yeni açılmış gül.
Gülşen : Gül bahçesi, gülistan.
Güzide : Seçkin, seçilmiş, seçme.

Hacer : Taş, kaya parçası.
Hatice : Erken doğan kız çocuğu.
Hale : Ayın çevresinde görülen ışık halkası.

Halenur : Işıklı, aydınlık daire, hale.
Hamiyet : Milli onur ve haysiyet.
Handan : Gülen, şen.

Hande : Gülen, alay eden.
Harika : Tabiat dışı meydana gelen fevkalade olay.
Hasna : Çok güzel kadın.

Haver : Gün doğusu, ortak.
Havle : Güçlü, kuvvetli, takatlı, kudretli.
Havva : Bir şeyin kıvamı, olgun. Hazret-i Ademin hanımı.

Hayrunnisa : Kadınların hayırlısı, iyisi.
Hediye : İkram olarak verilen şey.
Hicran : Ayrılık, ayrılığın verdiği unutulmaz acı.

Hicret : Bir ülkeden başka birine göç etmiş olan.
Hilâl : Yeni ay.
Hoşeda : Davranışı hoş, hareketi güzel.

Hoşendam : Boyu posu güzel, görünümü düzgün.
Hoşkadem : Güzel ayaklı, uğurlu.
Hoşneva : Güzel sesli.

Hoşnigar :Tatlı, güzel bakışlı.
Huban : Güzeller. Güzel olan.
Huri : Cennet kızı gibi güzel.

Huriye : Çok güzel.
Hülya : Kuruntu, hayal.
Hümeyra : Küçük kırmızı. Hazret-i Âişe’nin ünvanı

Hürrem : Taze, şen şakrak, sevinçli. Güler yüzlü.
Hürriyet : İradesine göre karar veren. Kendine ve başkasına zarar vermeyecek şekilde serbest.
Hüsnâ : En güzel, pek güzel.

Hüsnügül : Gül gibi güzel.
Hüveyda : Apaçık, belli, besbelli.
Itri : Kokulu, güzel kokulu.

İclal : Saygı ve büyüklük gösteren, ikram eden.
İffet : Namuslu, helalı isteyen, haramdan kaçan.
İkbal : Baht açıklığı, işlerin yolunda gitmesi.

İrem : Şeddatın Cennet diye yaptırdığı ünlü bahçe.
Jale : Kırağı, çiğ, şebnem.
Jülide : Saçı dağınık.

Kader : Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanan.
Keriman : Kerimin çoğulu, keremi bol, cömert.
Kevser : Madden ve mânen çok, nesli kalabalık. Cennetteki meşhur havuz.

Kezban : Ev kadını.
Kısmet : Talih, nasip, kader.
Kudret : Kuvvet, takat, güç, varlık, ehliyet, kabiliyet.

Kutan : Kutlu, kutsal, mutlu.
Kübra : En büyük en azametli.
Kündem : İtaatli, saygılı.

Lalezar : Lale bahçesi.
Lamiha : Parlayan, parıldayan, parlak.
Leman : Titrek.

Lerzan . Titreyen, titrek.
Letafet : Latiflik, hoşluk, yumuşaklık.
Leyan : Konforlu, lüks hayat.

Leyla : Uzun ve karanlık gece.
Mahinev : Yeni doğmuş ay.
Mahiye : Aylık.

Mahpeyker : Ay yüzlü parlak ve nur yüzlü.
Mahru : Ay gibi parlak yüzlü.
Maide : Kurulmuş hazır sofra.

Makbule : Kabul olunmuş, beğenilmiş.
Maral : Dişi geyik.
Mayda : Narin ince yapılı.

Mebşure : Yüzü güzel, endamlı.
Mefharet : İftihar eden.
Mefkure : Ulaşılmak istenen en yüce amaç.

Mehlika : Ay yüzlü.
Mehpare : Ay parçası.
Mehtap : Ay ışığı.

Mehveş : Ay gibi güzel.
Melahat : Güzel yüzlü.
Melda : İnce ve taze.

Melek : Masum, halim selim.
Melis : Bal arısı.
Menfuse : Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel.

Meriç : Ege denizine dökülen nehir.
Merve : Kâbe yakınındaki küçük bir tepe.
Meryem : Dinine bağlı.

Mesadet : Mutlu.
Mestinaz : Süzgün bakışlı.
Mevhibe : Bahşiş, ihsan, bağış.

Meysere : Zenginlik, rahatlık.
Mihman : Misafir.
Mihriban : Seven, güler yüzlü.

Mihrimah : Güneş ile ay.
Mihrinaz : Çok nazlı
Mimoza : Yaprağına dokununca toplanan bir çiçek.

Mualla : Yüce, yüksek.
Muattar : Güzel kokulu.
Muazzez : İzzet ve şeref sahibi, değerli.

Muhabbet : Sevgi.
Muhaddere : Namuslu, iffetli, örtülü müslüman
Mukadder : Alın yazısına inanan.

Mukaddes : Mübarek, temiz.
Mübeccel : Yüceltilmiş, büyütülmüş, tebcil edilmiş.
Müberra : Temize çıkarılmış, açıkca belirtilmiş.

Mübeşşer : Müjdelenen, iyi haber verilip sevindirilen.
Mübeyyen : Açıklanmış ortaya çıkarılmış.
Müjde : İyi haber sevinçli haber.

Müjgan : Kirpikler.
Müjgen : Kirpik
Münevver : Aydınlatılmış, kültürlü ve bilgili, aydın.

Münteha : Netice, son yer.
Mürüvvet : İnsanlık, mertlik, sevinçli günlerini görme.
Müşerref : Şerefli kılınmış.

Müveddet : Sevgi, dostluk, muhabbet.
Müyesser : Kolayca yapılan nasip olan.
Müzehher : Çiçekli, çiçek açmış, çiçeklenmiş.

Müzeyyen : Süslü, süslenmiş, bezenmiş, donanmış.

Naciye : Kurtulmuş, selamete kavuşmuş

Nadide : Görülmemiş, az bulunur, çok değerli.
Nakşıdil : Gönül nakışı.

Nalan : İnleyen, ağlayan, sızlayan, figan eden.
Narin : İnce yapılı, nazik ve kibar.
Nazan : Nazlı, naz eden.

Nazende : Naz edici, nazlı.
Nazenin : Çok nazlı, narin, ince yapılı.
Nazik : İnce, narin, zarif.

Nazikendam : Narin yapılı.
Nazile : Aşağı inen.
Nazlı : Naz eden..

Nebahat : Şan ve şeref sahibi.
Necla : Kız evlat.
Nedret : Az bulunan, ender.
Nehar : Gündüz.

Nemika : Mektup.
Neriman : Pehlivan, kahraman, yiğit.
Nermin : Yumuşak, nazik, kibar.

Neslihan : Padişah soyundan gelen.
Neslişah : Şah neslinden.
Nesrin : Yaban gülü, mısır gülü, van gülü.

Neşe : Sevinç içinde olan.
Neşide : Ünlü mısra, beyit, manzume.
Neval : Talih, kısmet, baht açıklığı. İhsan, bağış.

Nevbahar : İlk bahar.
Nevbaht :Talihi yeni.
Nevber : Yeni yetişmiş turfanda sebze, meyve.

Nevcivan : Taze, genç, delikanlı.
Neveda : Herkesten ayrı bir edası olan.
Nevin : Yeni, yepyeni, yeni şey.

Nevinbal : Taze yeni yetişmiş fidan.
Nevinur : Çeşitli görünümde ışıklar.
Nevres : Yeni biten, genç taze.

Nevsal : Yeni yıl.
Nevvare : Nurlu, ışıklı, parlak, ağaç çiçeği.
Nezafet : Temizlik, paklık.

Nezahet : Temizlik, paklık, iç temizliği, incelik, rikkat.
Nezaket : Naziklik, zariflik, incelik, terbiye, edep.
Nida : Seslenen.

Nigahban : Gözcü, bekçi.
Nigar : Resim, nakış, resim gibi güzel.
Nihal : Fidan, genç. Fidan gibi ince yapılı.

Nihan : Gizli, sır, örtünmesi gerekli yerleri örten.
Nilgün : Mavi renkli.
Nilüfer : Bir su bitkisi

Niran : Ateş, parlaklık.
Nur : Işık, parıltı, aydınlık, nur.
Nuran : Işıklı, nurlu, aydın.

Nuray : Ay ışığı gibi.
Nurbanu : Işıklı hanım, nurlu hanım.
Nurcihan : Cihanın nuru, kâinatın ışıklı, parlak, nurlu.

Nurçin : Işıklı.
Nurhan : Aydın hükümdar.
Nurhayat : Mutlu yaşam.

Nurperi : Yüzü nur gibi parlayan peri gibi güzel.
Nurşen : Işık gibi şen ve güler yüzlü.
Nurşin : Çok lezzetli.

Nükhet : Güzel ve hoş koku.
Özge : Başka, yabancı, iyi, güzel, şakacı, cana yakın.
Özlem : Hasret. Yeniden görme arzusu.

Pakize : Çok temiz, hoş ve güzel saf, iyi, lekesiz.
Pendiye : Öğüt veren.
Peren : Ülker yıldızı.

Peri : Çok güzel, çekici.
Peride : Uçarak yükselmiş, rengini atmış.
Perihan : Peri padişahı.

Rahime : Müminlere çok acıyan kadın.
Rahşan : Parlak, parlayan.
Rana : Güzel, hoş görünen.

Ravza : Bahçe, yeşilliği bol, çiçekli bahçe.
Rayiha : Koku, güzel koku.
Refhan : Varlık içinde yaşayan, bolluk içinde bulunan.

Remide : Ürkmüş, korkmuş, ürkek, korkak.
Rengin : Renkli, boyalı, güzel.
Reside : Erimiş, yetişmiş, olgunlaşmış.

Reyhan : Rızk, merhamet, güzel koku. Fesleğen.
Rikkat : İncelik, naziklik.
Rugeş : Canlı yüzlü, taze yüzlü.

Ruken : Güler yüzlü, müjde veren.
Rukiye : Büyüleyici güzellikte.
Rumeysa : Büyük yıldız

Ruşen : Aydın, parlak, belli, aşikar, apaçık, ortada.
Ruzenin : Çiçek gibi güzel yüzlü.
Rüveyda : Hoş, ince, nazik.

Rüveyha : İncelik, zariflik.
Saadet : Kavuşan, mutlu.
Sabahat : Latif, yüzü güzel, cemal sahibi.

Sabia : Yedinci.
Saniye : İkinci.
Sara : Halis, katkısız, saf.

Sare : Sıçrayan, atlayan.
Satıa : Meydana çıkan, yükselen, nur saçan, parlak.

Seda : Ses.
Seha : Eli açık, cömert.
Sehavet : Cömertliği seven

Seher : Gecenin son altıda biri olan vakit ki, bu zaman yapılan dualar makbuldür.
Sekine : Gönlü rahat.
Selamet : Sağlık, esenlik, kurtuluş, sâkin olma.

Selma : Barışçı, itaatli, iyi yolda.
Selvican : Selvi seven, selvi canlı.
Semahat : Cömert, iyiliksever.

Semra : Esmer, kumral renkte, esmer güzeli.
Sena : Övme, methetme.
Seniyye : Yüksek, yüce.

Serap : Işığın yansımasından doğan yanılma.
Sevde : Esmer güzeli.
Sibel : Buğday başağı.

Suna: Erkek ördek. Endamlı.
Suzan : Yakan, yanan.
Süeda : Saadetli, kutlu, uğurlu. Saidin çoğulu.

Sükeyne : Sessiz, sakin, başlı, vakarlı.
Sülün : İnce narin.
Sümeyye : Ammar b.Yaser'in annesi. İlk İslam şehidi.

Sündüs : Altın ve gümüş telle işlemeli ipek kumaş.
Süveyda : Kalbin ortasındaki kara benek.
Şahdane : Mutlu, bahtiyar, dindar, temiz yürekli.

Şahika : Dağ tepesi, dağ doruğu.
Şahmelek : Güzeller güzeli.
Şaziment : Özellikleri kimseye benzemeyen.

Şebnem : Gece nemi, çiğ, nem, rutubet.
Şehnaz : Çok nazlı.
Şehriban : Şehrin en büyük âmiri, vali.

Şemsinisa : Kadınların güneşi.
Şermende : Utangaç.
Şermin : Utanan, sıkılan.

Şermize : Küçük insan topluluğu.
Şetaret : Şenlik, neşeli olma, sevinç.
Şeybe : Beyaz saçlı, yaşlı, saçı ağarmış.

Şeyda : Âşık, tutkun. Sevgiden aklını kaybetmiş.
Şeyma : Bedeninde ben, alamet olan.
Şirin : Tatlı, cana yakın sevimli.

Şule : Alev, parıltı.
Şükran : Teşekkür eden, minnettar kalan.
Şükufe : Çiçek gibi güzel, tomurcuk.

Tıflıgül : Gonca gül.
Tiraje : Gök kuşağı.

Tuba Cennet ağacı.
Tülin : Ayna.
Türkan : Padişaha saltanatta ortaklık eden eşi.

Ulya : Pek yüce.
Ülfet : Dost olan, yakınlık duyan.
Ümeyme : Küçük anne.

Ümmühan : Hükümdarın annesi.
Vecahet : Güzel yüzlü, itibarlı, şerefli.
Vedia : Emanet.

Vedide : Dost, sevgili. Çok seven.
Vesamet : Güzel olan.
Vesile : Vasıta olan.

Vildan : Yeni doğmuş çocuk.
Vuslat : Dostuna, sevdiğine kavuşan.
Yâdigar : Dost hatırası.

Yârıdil : Gönül dostu, içten arkadaş.
Yelda : Uzun ve siyah.
Yeldem : Çabuk, çevik, çalak.

Yeşim : Sert ve kıymetli yeşil taş.
Zehra : Yüzü beyaz ve parlak, nurani yüzlü.
Zekavet : Çabuk anlayan, tez kavrayan.

Zerafet : Kibarlı, incelik, zariflik.
Zerengül : Altın gibi gül.
Zerişte : Altın tel, sırma.

Zerrin : Altına benzeyen, altın gibi parlak ve kıymetli.
Zeyneb : Görünüşü ve kokusu güzel, olgun ve dolgun.
Ziba : Süslü, bezekli. yakışıklı güzel.

Zinnur : Nur sahibi, nurlu, ışıklı, parlak, bahtiyar.
Zişan : Şanlı, ünlü, çok tanınmış.
Zübeyde : En seçkin, öz, hülasa, cevher.

Zülal : Saf, berrak.
Züleyha : Hızlı yürüyen, yolda emsalini geçen.
Zülfibar : Dağılmış, yayılmış saç.

Zülfiyar : Sevgilinin saçı.
Zümrüt : Yeşil renkte, cam parlaklığında bir süs taşı.


Ahsen : En güzel, pek güzel.
Bahşi : Aşık, seven, tutkun.
Bahtıgür : Kısmeti bol.

Behmen : Zeki, anlayışlı, tedbirli.
Bera : Fazilet, meziyet, iyilik.
Bereket : Bol ve verimli.

Elmas : Çok kıymetli.
Ferda : Yarın.
Hayran : Şaşmış, hayrette kalan hayranlık duyan.

Hidâyet : Doğruya kavuşan. Hak yol, İslamiyet.
Hilal : Yeni ay.
Işık : Aydınlatan.

İfakat : Hastalıktan kurtulan, iyileşen.
İmran : Evine bağlı kalan.
İrfan : Bilip anlayan, zihni olgun.

İsmet : Namuslu, kötülük ve rezaletlerden kaçınan. Bütün büyük-küçük günahlardan uzak, kendi dininde ve diğer dinlerde haram olmuş veya olacak bir şeyi yapmayan, hiç bir günah işlemeyen masum olan peygamber sıfatı.

Muzaffer : Zafer, kazanmış, kahraman.
Merset : Kerim, cömert.
Mücteba : Seçilmiş.

Nimet : İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş, saadet, mutluluk.
Olcay : Talih, ikbal, kader.
Refet : Merhamet etme, acıma, esirgeme, çok acıma.

Seçkin : Seçilmiş, üstün, güzide, emsallerinden üstün.
Sermet : Daimi, sürekli.
Servet : Mal, mülk, bakımından zengin.

Sezer : Sezgisi güçlü erkek
Siret : Tavır, davranış, hareket genel olarak ahlak.
Suat : Kutlu, uğurlu, uğur getiren

Sultan : Hükümdar, iktidar sahibi
Şadman : Sevinçli, hoşnutluk.
Şafak : Güneş doğmadan önceki ufuktaki aydınlık.

Şenal : Şen ve neşelilerle arkadaşlık yapan.
Ufuk : Yerle göğün birleşmiş gibi göründüğü yer
Uğur : Baht, talih.

Utku : Zafer, galip gelme, karakter ve ahlak bakımından emsallerinden önde.
Ümit : Umut, umulan, beklenen şey emel, arzu, rica.
Ümran : Bayındırlık, medeniyet, refah, bereket.

Üstün : Emsallerinden daha ilerde, galip gelen.
Yakut : Değerli bir süs taşı.
Yâran : Dost. Yâr'ın çoğuludur.

Yüksel : Manevi alanında yüksel ol.
Ziynet : Süs.


Erkek isminin sonuna Arapça dişilik eki getirilerek yapılan kadın isimleri:

Abdi : Kul olan, köle olan. Abdiye.
Âbid : Allahü teâlâya ibadet eden, kulluk yapan, zahid, köle. Âbide.
Âdil : Adaletli, adalet sahibi, doğru, doğruluk gösteren, hakperest. Âdile.

Akif : Bir şeyde sebat eden. Bir yerde devamlı oturan, devamlı ibadetle meşgul olan, dünya dertlerinden uzaklaşıp Allah’a yönelen. Âkife.

Âkil : Akıllı, uyanık, zeki. Reşid, olgun. Âkile.
Ali : Üstün yüce, yüksek, şerif ve aziz, şan, şeref sahibi meşhur. Aliye.
Âlim : Çok şey bilen. Âlime.

Âmil : Bir işle mükellef olan, yapan. Âmile.
Arif : İlim ve irfan ehli, âmir, kumandan. Arife.
Asım : Kendini her türlü kötülüklerden koruyan, temiz, namuslu. Asıme.

Atik : Serbest bırakılan. Soyu temiz, genç. Atike.
Atıf : Meyleden, bağlayan. Atıfa.
Avni : Yardım eden, kafadar. Avniye.

Ayni : Gözde. Ayniye.
Aziz : Muhterem, saygı değer. Azize.
Azmi : Kemikli, güçlü, kuvvetli. Azmiye.

Bahri : Deniz gibi gözü gönlü geniş. Bahriye.
Basri : Görmesi kuvvetli. Basriye.
Basit : Sade, düz, arızasız. engelsiz. Basite.

Bedri : Dolunay gibi güzel ve nurlu. Bedriye.
Behic : Şen, güler yüzlü, şirin. Behice.
Besim : Şen, güleç. Besime.

Câhid : Gayret eden, dini yaymak için cihad eden. Câhide.
Câvid : Sonsuz, ölümsüz. Câvide.
Celil : Büyük, aziz, mertebesi yüksek. Celile.

Cemil : Güzel, cemal sahibi. Cemile.
Cevher : Yaradılıştan kıymetli. Cevhere.
Cevri : İnciten, sitem eden. Cevriye.

Edib : Edepli, terbiyeli. Edibe.
Emin : Doğru, dürüst, güvenilir. Çok iyi bilen. Emine.
Enis : Cana yakın, sevimli dost, arkadaş. Enise.

Erib : Akıllı, zeki, olgun. Eribe.
Fâdıl : Faziletli, faik, üstün, parlak. Fadıle.
Fâhir : Şerefli, değerli, kıymetli, mükemmel. Fahire.

Fahri : Faziletli, şan ve şeref sahibi. Fahriye.
Fâik : Herkesten güzide, en seçkin ve en üstün. Faika.
Faiz : Kurtulan, ebedi saadete kavuşan. Faize.

Fakih : Din bilgilerini çok iyi bilen. Fakihe.
Farig : Vazgeçmiş, çekilmiş, rahat, asude, boş. Fariga.
Faris : Ferasetli anlayışlı, uyanık, usta. Farise.

Fazlı : Faziletli, erdemli, üstünlük sahibi. Fazilet.
Fazıl : Faziletli. Hünerli, olgun, ihsan sahibi. Fâzıla.
Fehim : Zekalı, anlayışlı, çabuk kavrayan. Fehime.

Fehmi : Zeki, akıllı, anlayış sahibi. Fehmiye.
Fenni : Fen ve tekniğe sahip. Fenniye.
Ferdi : Tek ve eşsiz, tek şey. Ferdiye.

Ferid : Tek, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Feride.
Fethi : Fetih yapan, zafer kazanan. Fethiye.
Fevzi : Galip, üstün, selamette. Fevziye.

Feyzi : Feyizli, değerli, ilim ve irfan sahibi. Feyziye
Fikri : Düşünce sahibi. Fikriye.
Firuz : Mesut, ferah, uğurlu, muzaffer Firuze.

Galip : Üstün gelen, yenen. Galibe.
Habib : Sevgili, dost, sevilen. Habibe.
Hâdi : Hidayet eden, doğruyu gösteren. Hâdiye.

Hâfiz : Koruyan, esirgeyen. Hâfiza, hâfize
Hafs : Biriktirme, toplama. Hafsa
Hâkim : Hüküm veren, emreden. Hâkime

Hakim : Hikmet sahibi. Hakime
Halim : Yumuşak huylu, ince tavırlı. Halime
Halis : Hilesiz, katkısız, saf, temiz. Halise.

Hamdi : Allah’a hamd eden. Hamdiye
Hamid : Hamd edici, övülmeye değer. Hamide.

Hasib : Değerli, itibarlı, soylu. Hasibe.
Hayri : Hayırla ilgili. Hayır yapan. Hayriye

Hazin : Hazine bekçisi, haznedar. Hazine.
Hükmi : Hüküm sahibi. Hükmiye
Hulki : İyi huy ve ahlak sahibi. Hulkiye

Hüsnü : Cemal ve kemal sahibi güzel. Hüsniye
Hıfzı : Saklayan, koruyan. Hıfzıyye
Kadri : İtibarlı, şerefli, kıymetli. Kadriye

Kaim : Duran, ayakta duran, mevcut. Kaime.
Kâmil : Noksansız, tam. Kâmile.
Kebir : Pek büyük. Kebire.

Kerim : Keremi bol, ihsan sahibi. Kerime.
Kâşif : Keşfeden, bulan. Kâşife.
Kibar : Terbiyeli, görgülü, nazik. Kibariye.

Kudsi : Kutsal, mukaddes. Kudsiyye.
Lami : Parlayan, parlak. Lamia.
Latif : Hoş, nazik, mülayim, şirin. Latife.

Lebip : Akıllı, zeki, anlayışlı. Lebibe
Lemi : Parlak, parıldayan. Lemiye
Leziz : Lezzetli, tatlı. Lezize

Lütfi : Hoşluk ve güzellik sahibi. Lütfiye
Macid : Şan ve şerefi büyük, yüce. Macide
Mahir : Usta, elinden iş gelen, uzel. Mahire.

Maruf : Herkesçe bilinen, meşhur. Marufe.
Mâsum : Suçsuz, günahsız. Masume.
Mâşuk : Sevilen, aşk ile sevilen, sevgili. Maşuka.

Mahbub : Sevilen, sevgili. Mahbube.
Maksud : Arzu edilen. Maksude.
Maksur : Kısaltılmış, bir şeye ayrılmış. Maksure.

Mâlik : Sahip. Malike.
Mansur : Galip gelen. Mansure.
Mazlum : Zulüm görmüş. Mazlume.

Mebruk : Tebrik edilmeye lâyık. Mebruka.
Mebrur : Hayırlı, makbul, beğenilmiş. Mebrure.
Medih : Övülmeye değer. Mediha.

Mecid : Şan ve şeref sahibi, azametli. Mecide.
Meftun : Gönül vermiş, tutkun, vurgun. Meftune.
Mehcur : Bir köşede bırakılmış. Mehcure.

Mehdi : Doğru yolda olan. Mehdiye.
Mekki : Mekkeli. Mekiyye.
Melih : Güzel, şirin, sevimli. Meliha

Melik : Padişah, mal sahibi. Melike
Memduh : Övülmüş, beğenilmiş. Memduha
Memnun : Sevinmiş, hoşnut. Memnune

Mergub : Herkesçe beğenilen rahmet gören. Mergube
Mesrur : Memnun, sevinmiş. Mesrure
Mestur : Örtülü, kapalı, gizli. Mesture

Meşkur : Teşekküre değer, şükre layık. Meşkure
Mevlüt : Yeni doğmuş çocuk. Mevlüde
Meymun : Uğurlu, bereketli, kutlu. Meymune

Mezid : Artmış, arttırılmış, büyümüş. Meziyet
Mihri : Güneş gibi parlak ve ışıklı. Mihriye
Muallim : Tâzim eden, hoca. Muallime.

Mucib : İstenileni veren, boş çevirmeyen. Mucibe
Muhib : Seven, dost, sevgili. Muhibbe
Muhlis : Halis, gerçek dost, ihlâslı. Muhlise

Muhsin : İyilik ve ihsan eden, cömert. Muhsine
Muin : Yardım eden, yardımcı, muavin. Muine
Muiz : İkram eden, şeref veren, ağırlayan. Muize

Mukbil : Mutlu, bahtiyar, mübarek. Mukbile
Munis : Ünsiyetli, alışılan, cana yakın, sevimli. Munise
Muslih : Islah edilmiş, ıslah olunmuş. Muslihe

Muti : İtaat eden, boyun eğen. Mutia
Muvahhid : Allah’ın birliğine inanan. Muvahhide
Mübin : Açık, belli. Mübine

Mücâhid : Cihâd eden, nefsini terbiye eden,. Mücâhide
Müdrik : İdrak eden, anlayışlı, akıllı. Müdrike
Müfid : Sohbetinden istifade edilen, yararlı. Müfide

Mükrim : İkram eden, misafir ağırlayan. Mükrime
Mümin : Hak dine inanmış, müslüman. Mümine
Mümtaz : İmtiyazlı, seçkin. Mümtaze

Münci : Kurtaran, halaskâr. Münciye
Münib : Hakka dönen, pişman olan. Münibe
Münif : Yüksek, büyük, meşhur. Münife

Münir : Işık veren, parlak, nurlu. Münire
Mürşid : İrşad eden, doğru yolu gösteren. Mürşide
Müslim : Teslim olmuş, müslüman. Müslime

Müşfik : Şefkatli, merhametli, acıyan. Müşfika
Naci : Kurtulan, selamete kavuşan. Naciye
Nadi : Nida eden, haykıran, bağıran. Nadiye

Nadir : Az bulunur. Nadire
Nafi : Faydalı şeyler yapan. Nafia
Nafiz : İçe işleyen, tesir eden, sözü geçen. Nafize

Nahid : Zühre yıldızı. Nahide
Naib : Vekil, birinin yerine geçen. Naibe
Nail : Muradına eren. Naile

Naim : Bollukta yaşayan. Naime
Naki : Temiz, pak, çok takvalı. Nakiyye
Nami : Namlı, meşhur, tanınmış. Namiye

Namık : Katip, yazar. Namıka
Nasib : Hisse, kısmet. Nasibe
Nâsih : Nasihat eden. Nâsiha

Nasır : Yardımcı, imdada yetişen. Nasıra
Nasuh : Çok nasihat eden. Nasuhi
Naşid : Şiir okuyan, şiir yazan. Naşide

Naşir : Neşreden, dağıtan, saçan. Naşire
Natık : Söyleyen, düşünen. Natıka
Nazim : Tanzim eden, nizama koyan. Nazime

Nazmi : Tertipli, düzenli. Nazmiye
Nebih : Namlı, şerefli. Nebihe
Nebil : Akıllı, anlayışlı, bilgili. Nebile

Necib : Soyu temiz, asaletli. Necibe
Necmi : Yıldız gibi parlak. Necmiye
Nedim : Dost, aşık, büyükleri fıkra ve hikâyeleri ile eğlendiren, sohbet arkadaşı. Nedime

Nefis : Çok hoş, pek hoş, çok hoşa giden. Nefise
Nesib : Soyu sopu temiz. Nesibe
Nezih : Temiz. Nezihe

Nezir : Doğru yola sokmak için korkutan. Nezire
Nuri : Nurlu, ışıklı, parlak. Nuriye
Rabi : Dördüncü. Rabia

Rebib : Üvey evlat. Rebibe
Radi : Rıza gösteren, boyun eğen. Radiye, Raziye
Rafi : Kaldıran, yükselten, sahip. Rafia

Ragıb : İstekli, isteyip rağbet eden. Ragıbe
Rahil : Göçen, göç eden, ölen. Rahile
Rahmi : Rahmete mensup, koruyan. Rahmiye

Raif : Merhametli, acıyan, esirgeyen. Raife
Rakım : Yazan, çizen. Rakıme
Rasih : Temeli sağlam. Rasiha

Rasim : Resim yapan. Rasime
Rasin : Sağlam, dayanıklı. Rasine
Raşit : Doğru yolda yürüyen. Raşide

Ratib : Tertib eden, sıraya koyan. Ratibe
Razi : Rıza gösteren, boyun eğen. Raziye
Rebi : Bahar. Rebia

Refik : Arkadaş, yoldaş. Refika
Remzi : İşaretli, işaret veren. Remziye
Resmi : Devlet adına olan. Resmiye

Reşit : Doğru yolda giden, akıllı. Reşide
Rıfkı : Yumuşak, halim selim. Rıfkıye
Ruhi : Ruh sahibi. Ruhiye

Ruhsar :Yanak, yüz, çehre. Ruhsare
Rüşdi : Doğru yolda giden, olgun. Rüşdiye
Sadi : Saade ve uğur sahibi. Sadiye

Sabih : Güzel, latif, şirin. Sabiha
Sabir : Sabreden, dayanan, acelesiz bekleyen. Sabire
Sabit : Doğruluğu isbat edilmiş. Sabite

Sabri : Sabırlı, acelesiz, dayanıklı. Sabriye
Sacid : Secde eden. Sacide
Sadık : Doğru, gerçek, sadakatli. Sadıka

Safi : Temiz, katkısız. Safiye
Sahib : Arkadaş. Sahibe
Said : Mutlu, uğurlu. Saide

Sadri : Gönül ehli. Sadriye
Saim : Oruç tutan. Saime
Sâlih : Dindar, evliya. Saliha

Salim : Sağlam, emin ve korkusuz. Salime
Sami : Yüksek. Samiye
Samih : Cömert. Samiha

Samim : İç, öz, asıl, merkez. Samime
Sarim : Keskin, kesici. Sarime
Sakıp : Delen, etkili, parlak, ışıklı. Sakıbe

Satı : Meydana çıkan, yükselen. Satıa
Selim : Sağlam, kusursuz. Selime
Semih : Cömert. Semiha

Sıddık : Doğru sözlü Sıddıka
Sırrı : Sır tutan, gizliliğe dikkat eden. Sırrıye
Subhi : Sabahçı, erken kalkan. Subhiye

Sudi : Faydalı. Sudiye
Sulhi : Barış taraftarı, barışsever. Sulhiye
Süheyl : Bir parlak yıldız. Süheyla

Şadi : Memnun, sevinçli, gönlü ferah. Şadiye
Şaik : Hevesli, istekli, arzulu, şevkli. Şaika
Şakir : Şükreden. Şakire

Şebib : Genç, taze. Şebibe
Şefik : Şefkatli, merhametli. Şefika
Şehim : Akıllı yiğit. Şehime

Şerif : Büyük, soylu. Peygamber efendimizin torunu Hazret-i Hasan’ın soyundan. Şerife
Şükrü : Şükreden, iyiliğe teşekkür eden. Şükriye.
Tahir : Temiz, pak, temiz. Tahire

Talib : İsteyen, talebe. Talibe
Tayyib : İyi, temiz, helal, güzel kokulu. Tayyibe
Temim : Nazar boncuğu. Temime

Ubeyd : Kulcağız, kölecik. Ubeyde
Ulvi : Yüksek, yüce. Ulviye
Ünsi : Arkadaş, alışmış. Ünsiye

Vâcid : Vücuda getiren. Vacide
Vafi : Yeter, tam, elverir. Vafiye
Vahid : Tek, bir, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Vahide
Vasfi : Vasıflı, kaliteli mi? özellikli. Vasfiye

Vasıf : Vasfeden,, bildiren, öven. Vasıfe
Vecih : Bir kavmin ulusu, büyüğü, hürmetli. Vecihe
Vefi : Vefalı, tam, mükemmel insan. Vefia

Vefik : Uygun, kafa dengi, aynı fikirde arkadaş. Vefika
Vehbi : Hediye, Allah vergisi. Vehbiye
Vehib : Hibe eden, bağışlayan. Vehibe

Velid : Yeni doğmuş, çocuk. Velide
Vesim : Güzel, hoşa giden. Vesime
Yümni : Uğurlu, bereketli, sağcı. Yümniye

Zahid : Helalın fazlasından da sakınan. Zahide
Zahir : Açık, bir şeyin dış yüzü ve dışı, belli. Zahire
Zaim : Baş, lider. Zaime

Zakir : Anan Allahü teâlâyı daima zikreden. Zakire
Zarif : Şık, nazik, ince. Zarife
Zati : Özlük, özel, zatına mahsus. Zatiye

Zeki : Zekalı, çabuk kavrayan. Zekiye
Zihni : Zihinli, düşünceli, kavrayışlı. Zihniye

Zühdi : Zühd ve takva sahibi. Zühdiye
Zülfi : Zülüflü. Zülfiye


Türkler’in eski bir millet oluşu araştırıcıları Türk adını en eski tarih kaynaklarında aramağa sevketmiştir. Geçen asırdan beri birçok bilgin tarafından ileri sürülen görüşlere göre, Heredotos’un doğu kavimleri arasında zikrettiği Targitalar, veya “İskit” topraklarında oturdukları söylenen “Tyrakae” (Yurkae) veya Tevrat’ta adları geçen Togharmanlar, veya eski Hind kaynaklarında tesadüf edilen Turukhalar (veya Turuşka), veya Thraklar, veya eski ön Asya çivi yazılı metinlerde görülen Turukkular, veya Çin kaynaklarında M.Ö., 1. bin içinde rol oynadıkları belirtilen Tikler ( veya Di) ve hatta Troialılar vb. bizzat “Türk” adını taşıyan Türk kavimleri oldukları kuvvetle muhtemeldir.
İslâm kaynaklarında teferruatlı şekilde nakledilen İran menşeli Zend-Avesta rivayetleri ile, İsrail menşeli Tevrat rivayetlerinde de “Türk” adı aranmış Nuh’un torunu (Yafes’in oğlu) Türk’de, veya İran rivayetindeki Feridun (Thraetaona)’un oğlu Tûrac veya Tûr (Tûran, buradan geliyor) da Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.
Tevrat rivayetlerinde Nuh tufanından sonra Nuh peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiştir. Yafes’e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş, Yafes ölürken tahtını sekiz oğlundan biri olan “Türk”e bırakmıştır.
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihine “Tu-Kiu” şeklinde görülmektedir.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS. VI. yy’da kurulan Gök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan “Türk” adı daha çok “Türük” şeklinde gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti’nin ilk defa resmî olarak kullanan siyasî teşekkülün GÖK-TÜRK İmparatorluğu olduğu bilinmektedir. Gök-Türkler’in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonradan Türk milleti’ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
MS.585 yılında Çin İmparatoru’nun GÖK-TÜRK Kağanı İşbara’ya yazdığı mektupta “Büyük Türk Kağanı” diye hitap etmesi, İşbara Kağan’ın ise Çin imparatoruna verdiği cevabî mektupta “Türk Devleti’nin Tanrı Tarafından Kuruluşundan Bu yana 50 Yıl Geçti” hitapları Türk adını resmîleştirmiştir.
Gök- Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok “Türk Budun” şeklinde geçmektedir. Türk Budun’un ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasî bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzeri millî bir isim haline gelmiştir.
Türk Kelimesinin Anlamı
Türk adına gerek kaynaklarda, gerek araştırmalarda türlü mânalar verilmiştir: T’u-küe (Türk) = miğfer (Çin kaynakları); (Türk) = terk (İslam kaynakları); Türk = olgunluk çağı; Takye = deniz kıyısında oturan adam, cezb etmek vb. gibi mânalar ve tefsirler. Geçen asırda A. Vambery’nin ilmî izaha doğru ilk adım kabul edilen fikrine göre, “Türk” kelimesi “türemek”den çıkmıştır. Z. Gökalp adı “türeli” (kanun ve nizâm sahibi) diye açıklamıştır. W. Barthold’un düşuncesi de buna yakındır. Fakat “Türk” sözünün cins ismi olarak “güç-kuvvet” (sıfat hâli ile: güçlü-kuvvetli) manasında olduğu bir Türkçe vesikadan anlaşılmıştır. Buradaki “Türk” kelimesinin millet adı olan “Türk” sözü ile aynı olduğu A. V. Le Coq tarafından ileri sürülmüş ve bu, Gök-Türk kitabelerinin çözücüsü V. Thomsen tarafından da kabul edilmiş (1922), daha sonra aynı husus Nemeth’in tetkikleri ile tamamen ispat edilmiştir.
İran kaynaklarında Türk sözü “Güzel İnsan” karışlığında kullanılırken, XI. Yy’da Kaşgarlı Mahmut “Türk adının Türkler’e Tanrı tarafından verildiğini” belirterek, “Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı”demek olduğunu bir kez daha belirtmiştir. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “Güçlü- kuvvetli” anlamına geldiğini kabul etmektedirler.
Millet İsmi Olarak Türk Kelimesi
“Türk” kelimesini Türk Devleti’nin resmî adı olarak ilk kullanan siyâsî teşekkül “Gök-Türk imparatorluğudur (552-774). Bütün bunlar, “Türk” adının aslında belirli bir topluluğa mahsus “etnik” bir isim olmayıp, siyasî bir ad (bütün Türk soylu halkları kucaklayan üst kimlik olarak) olduğunu ortaya koymaktadır. Gök-Türk Hakanlığı’nın kuruluşundan itibaren önce bu devletin, daha sonra bu imparatorluğa bağlı, kendi hususî adları ile de anılan, diğer Türk’lerin ortak adı olmuş ve zamanla Türk soyuna mensup bütün toplulukları ifade etmek üzere millî bir ad payesine yükselmiştir.
Türk Kelimesinin Coğrafi Ad Olarak Kullanılması
Coğrafî ad olarak Turkhia (= Türkiye) tabirine ilk defa Bizans kaynaklarında tesadüf edilmektedir. VI. asırda bu tabir Orta Asya için kullanılıyordu. 9-10. asırlarda Volga’dan Orta Avrupa’ya kadar olan sahaya bu ad verilmekte idi (Doğu Türkiye = Hazarlar’ın ülkesi, Batı Türkiye = Macar ülkesi). 13. asırda Kölemen Devleti zamanında Mısır ve Suriye’ye “Türkiye” deniliyordu. Anadolu ise 12. asırdan itibaren “Türkiye” olarak tanınmıştır.
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)