Thread Rating:
  • 163 Vote(s) - 3.07 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Çocuklara Allah'ı Nasıl Anlatmalıyız
#1
[Image: %C3%87ocuklara%20Allah%C4%B1%20Nas%C4%B1...C4%B1z.png]

Çocuklara Allah'ı Nasıl Anlatmalıyız

Çocuk Ruh Sağlığı Açısından Din Eğitimi

Psikolog Antonie Vergote, Din Psikolojisi isimli eserinde, çocukların doğuştan din

duygusuna sahip olduklarını söyler. İnsan sadece etten, kemikten ve kandan ibaret

maddî bir varlık değildir. Onu diğer canlılardan ayıran doğuştan sahip olduğu ruh

ve duygu zenginliğidir. İnsan sosyal bir varlıktır. Sevmek, sevilmek, bir inanca

sahip olmak, kendisini değerli ve güçlü hissetmek ister. Bu da ancak bir aileye,

bir topluma, bir vatana ve bir dine bağlı olmakla mümkündür.

Kuralsız toplum yoktur. Bir toplumu ayakta tutan kurallar bütününe hukuk diyoruz.

Hukukun olmadığı yerde anarşi, kargaşa ve kaba güç vardır. Hırsızlığı, haksız

kazancı, zayıfı ezmeyi, adam öldürmeyi, kısacası cana-mala-namusa tecavüzü

yasaklayan hukuk maddeleri kaynağını dinden almaktadır. Allah’ın elçisi bütün

peygamberler bu kuralları insanlara bildirmek ve toplum düzenini sağlamak için

gönderilmiştir. Helâl-haram, sevap-günah kavramlarını kullanmadan, yani dinî

kaynaklara başvurmadan çocuklara ahlâkî davranışlar kazandırmamız çok zordur.

Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatacağız?

Çocuklar hikaye ile anlatılan konuları daha kolay ve daha istekli öğrenirler.

Allah’ı ve sıfatlarını öğretirken Lokman(a.s.) ile oğlu arasında geçen konuşmaları

hikaye şeklinde anlatabiliriz. Ben çocuklarıma Peygamberimizi anlatırken çocukları

ne kadar çok sevdiğini torunları Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizden ve kızı

Fatıma anamızdan örnekler vererek hikaye şeklinde anlatmıştım. Keza gösterdiği

mucizeleri anlatırken de hikaye yolunu seçmiştim. Meselâ, sevgili Peygamberimiz ve

Hz. Ebu Bekir hicret için Sevr mağarasına gizlendiklerinde yaşanan örümcek ve

güvercin mucizesini hikaye suretinde anlattığımda, oğlum dört yaşındaydı. O kadar

hoşuna gitmişti ki, “Babacığım, bir daha anlat” demişti.

Lokman’ın(a.s.) oğluna yaptığı öğütlere baktığımızda ilk sırada “Allah’tan başka

ilâh yoktur” inancının geldiğini görüyoruz. “Lokman oğluna öğüt vererek:

Yavrucuğum, dedi, Allah’a ortak koşma, çünkü bu büyük bir haksızlıktır” (Kur’ân,

31:13). Biz de, bu âyetten hareketle, çocuklarımıza Allah’ın büyüklüğünü

anlatacağız. “Kâinatı, güneşi, yıldızları, ayı, dünyayı ve üzerindeki bütün

canlıları yaratan O’dur. Dünyanın en güçlü kralına da, küçücük sineğe de can veren

O’dur. Allah’tan başka ilâh yoktur. İbadete ve duaya lâyık ancak O’dur. Ancak

Allah’ın önünde eğilir (namaz kılar) ve gücümüzün yetmediği şeyleri O’ndan

isteriz. Eğer Allah’ı unutur, mal, para ve makam elde etmek için başkalarının

önünde eğilirsek Allah’a ortak koşmuş, büyük bir haksızlık yapmış oluruz.”

Lokman(a.s.) öğüdüne devamla, “Yavrucuğum, dedi, yaptığın en küçük bir iş (iyilik

veya kötülük) bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde olsa dahi

Allah onu görür. Doğrusu Allah’ın her şeyden haberi vardır.” (Kur’ân, 31:16). Biz

de Lokman(a.s.) gibi, çocuklarımıza Allah’ın yaptığımız herşeyi gördüğünü,

aklımızdan ve kalbimizden geçen en gizli duyguları bildiğini, O’ndan hiçbir şeyi

gizleyemeyeceğimizi, iyi şeyler yaptığımızda çok hoşuna gideceğini ve bizi

seveceğini anlatmalıyız.

Sonraki âyetlerde, Lokman (a.s.): “Yavrucuğum,” der, “namazı kıl, (insanlara)

iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. İnsanları

küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah kendini

beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Konuşurken sesini yükseltme, unutma

ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir. Doğrusu bunlar üzerinde durulmaya

değer şeylerdir” (Kur’ân, 31:17-19). Bu âyetlerde hem Allah’a, hem de O’nun

yarattığı insanlara karşı görevlerimiz sıralanmakta; adab-ı muaşeret kurallarının

bir özeti verilmektedir. Bunları çocuklarımıza anlatırken kelime ve

açıklamalarımızı onların yaşına ve anlayışına göre seçmemiz gerekir.

Sorulara Çocuk Mantığı ile Yaklaşmalıyız

Çocukların her konudaki sorularına cevap verirken yetişkin mantığı ile değil,

çocuk mantığı ile düşünmeliyiz. Yapacağımız küçük bir hata onların zihinlerini

karıştırmaya yetecektir. Çocuklar dört yaşına kadar ben-merkezci bir düşünceye

sahiptir. Canlı cansız ayırımı yapamazlar; onlara göre herşey canlıdır. Bu sebeple

masallarda geçen olayların tamamına inanırlar, uydurma olduğunu düşünmezler.

Okul öncesi eğitimde masalların ve dinî hikayelerin rolü büyüktür. Masal

kahramanlarının şahsında doğru davranışları öğretmek kolaylaşır. Çocuk kendisini

kahramanın yerine koyar, onunla özdeşleşir.

Çocuklar yaptığımız basit açıklamalarla yetinir, fazlasını merak etmezler. Bir

anne anlatmıştı: “Dört yaşındaki çocuğum bana, ‘Anne, dedi, neden Allah’ı

göremiyoruz?’ Ben de, ‘gözlerimiz küçük olduğu için Allah’ı göremeyiz,’ dedim.

Kendi kendine mırıldandı: ‘Evet, gözlerimiz küçük olduğu için Allah’ı göremeyiz.’

Bu cevap ona yetti, başka soru sormadı.” Büyük çocuklara bu açıklama yeterli

olmayabilir. “Niçin Allah’ı göremiyoruz, Allah nerededir, ne kadar büyüktür?” gibi

soruların cevabını vermemiz ve onların şüphelerini ve zihinlerindeki yanlış

imajları düzeltmemiz gerekir. Ben, on yaşında bu soruları soran oğluma karşılıklı

diyalog yoluyla cevap vermiştim. Önümüzde duran masayı göstererek sordum:

— Bu masa kendi kendine olur mu?

— Olmaz.

— Yani bunu yapan biri var, diyorsun.

— Evet.

— Şu giydiğimiz terlikler ve ayakkabılar da kendi kendine olmaz, değil mi?

— Olmaz.

— Onları kim yapıyor?

— Adamlar.

— Evet, adamlar yapıyor. Biz onlara ayakkabıcı diyoruz.

— Ayakkabı kendisini yapan ayakkabıcıya hiç benziyor mu? Ayakkabıcının ağzı, gözü,

kulağı, ayağı, kolu var, yürüyor ve konuşuyor. Ayakkabıya bakıyoruz, kendisini

yapan ustaya hiç benzemiyor, ne gözü var ne de kulağı, ne yürüyebiliyor ne de

konuşabiliyor, değil mi?

— Evet.

— Basit bir masa ve ayakkabı kendi kendine olmazken, gökyüzünde gördüğümüz güneş,

ay, yıldızlar ve üzerinde yaşadığımız şu dünya kendi kendine olur mu?

— Olmaz.

— Demek onları yapan, yani yaratan biri var. Kimdir O?

— Allah.

— Evet, dünyayı ve üzerinde yaşayan canlıları yaratan yüksek bilgi ve güç sahibi

Biri var ve biz O’na Allah diyoruz. Nasıl ayakkabıcı yaptığı ayakkabıya hiç

benzemiyorsa, Allah da yarattığı varlıklardan hiçbirine benzemez. Yemek, içmek,

uyumak, bir evde oturmak bize mahsus şeylerdir. Allah, bize benzemediği için

bunlardan hiçbirine ihtiyacı yoktur. Allah’ın varlığını biliyoruz, ama O’nu

göremiyoruz. Duyularımız, aklımız ve bilgimiz sınırlı olduğu için herşeyi göremez,

herşeyi duyamaz ve herşeyi bilemeyiz. Allah melekleri nurdan yarattığı için onları

da göremiyoruz.

Çocuklarımızı İbadete ve Duaya Nasıl Alıştırabiliriz?

Sembollerle düşünme, yani soyut düşünce tam gelişmediği için çocuklar yedi yaşına

kadar herşeye inanırlar. Dört yaşındaki bir çocuk için imkânsız diye birşey

yoktur, her şey mümkündür. “Dün gece, sen uyurken, gökten bir yıldız indi; seni

öpüp gitti” deseniz hemen inanır, bunun mümkün olamayacağını düşünmez.

Dört yaşındaki çocuklara ibadetler ve dua çok ilginç gelir, bizi taklit etmeye

çalışırlar. Bizimle birlikte namaz kılmak, dua etmek, oruç tutmak, camiye gitmek

çok hoşlarına gider. Yemeklerden önce ve sonra Allah’a verdiği nimetlerden dolayı

sesli olarak şükretmek, namazlardan sonra yine sesli olarak dua etmek; kendimiz,

eşimiz, aile büyüklerimiz ve çocuklarımız için iyi dileklerde bulunmak

yavrularımız üzerinde büyük tesir bırakır ve onları Allah’a yaklaştırır.

Küçük çocukların dil ve zihin gelişimi henüz yeterince olgunlaşmadığı için

soruların amacını tam olarak ifade edemezler. Bir gün çarşıda dolaşıyordum.

Annesinin kucağında, iki-üç yaşlarında bir erkek çocuğu parmağıyla camiyi

göstererek sordu: “Bu ne?” Annesi, “O bir cami,” dedi. Çocuk tekrar sordu: “Bu

ne?” Annesi yine aynı cevabı verdi: “O bir cami.” Çocuk istediği cevabı

alamadığını anlatmak için yine sordu: “Bu ne?” Anne sesini yükselterek ve

kelimelerin üzerine basarak, “O bir cami,” dedi. Anneye yaklaştım, “Hanımefendi,”

dedim, “çocuk caminin adını sormuyor; eve benzemediği için ne işe yaradığını

soruyor.”

Eğitimci yazar Cezmi Tahir Berktin, Okul Öncesi Eğitim isimli

kitabında kendi başından geçen bir olayı anlatıyor:


“Dört yaşındaki kızım, açlık grevine başlamış gibi, birdenbire yemek yememeye

başladı. Bizimle sofraya oturmuyor, ağzına bir lokma koymuyordu. Bütün

çabalarımıza rağmen sebebini öğrenemedik. Gece olmuş, yatma saati gelmişti.

Kucağıma alıp yatağına götürdüm. Başını okşayarak, ‘Seni seviyorum, yemek

yemeyişin beni üzüyor,’ dedim. Ağlayarak boynuma sarıldı: ‘Babacığım, ne olur sen

de yeme!’ dedi ve çocuk diliyle sebebini anlatmaya başladı. Meğer eşim, farkında

olmadan, bir eğitim hatası yapmış. Her anne gibi, bizim hanım da çocuğun

beslenmesini aşırı önemsediği için kızım soruyor:

— Anne, neden yemek yiyoruz?

— Büyümek için.

— Büyüyünce ne olacak?

— Yaşlanacağız.

— Yaşlanınca ne olacak.

— Her yaşlı gibi bir gün biz de öleceğiz.

Kızım, o küçük mantığı ile, ölümden kurtulmanın çaresini yemek yememekte buluyor.

‘Yemek yemesem büyümem, büyümezsem yaşlanmam, yaşlanmazsam ölmem’ gibi basit bir

mantık geliştiriyor.”

Berktin hocanın da ifade ettiği gibi, biz ne kadar saklasak da çocuk er veya geç

ölüm gerçeği ile yüzleşecektir. Çok sevdiği büyükannesi, büyükbabası veya arkadaşı

öldüğünde bize sormayacak mı: “Büyükannem (veya arkadaşım) nereye gitti?”

Vereceğiniz cevapta ahiret (cennet) inancı yoksa, ayrılık acısıyla dolu o küçük

yüreği nasıl teselli edeceksiniz? Omuzlar üzerinde taşınan bir tabutu görüp

sorduğunda ne cevap vereceksiniz?

Korkutarak Değil, Sevdirerek Eğitmeliyiz

Çocuklar dört-beş yaşına kadar rüya ile gerçeği birbirinden ayıramaz, düşüncelerin

ve hayallerin gerçekleşebileceğine inanırlar. Kardeşini kıskandığı ve içinden

ölmesini arzuladığı zaman, bunun gerçekleşeceğini düşünerek korkar, suçluluk

duygusuna kapılır.

Çocuğun yaramazlığından bıkan bir anne, “Beni çok üzüyorsun, bir gün üzüntüden

öleceğim” diye yakınsa veya “Allah annelerini üzen çocukları sevmez, cehenneminde

yakar” diye korkutsa çocuk bunun gerçekleşeceğini zannederek paniğe kapılır.

Çocuklara din eğitimi verirken çoğu aileler farkında olmadan korku objesini

kullanırlar. Salzman tarafından kaleme alınan ve Yengeç Kitap olarak bilinen bir

eğitim klasiğini Çocukları Kötü Eğitmenin Yolları adıyla çevirmiştim. “Çocukları

Dinsiz Yapmanın Yolları” başlığı altında şu tavsiyeler yer alıyordu:

• Zorla dua ezberletin, ezberleyemediği zaman cezalandırın.

• Yaramazlık yaptığı zaman Allah’ın onu cehennemde yakacağını söyleyerek korkutun.

• Din adamlarını, dindar akrabalarınızı ve komşularınızı çekiştirin, yaptıkları

hataları sayarak gözden düşürün.

Salzman, çocuklarına söz geçiremeyen beceriksiz bir annenin hikayesini anlatırken

de şöyle der: Bu ahmak kadın çocuklarını üç şeyle korkutarak sindirmeye çalışırdı:

öcü, baba ve Allah. Çocukları yatmaya zorlamak için, “Yatın çabuk, kapatın

gözlerinizi, yoksa öcüler gelir sizi yer,” derdi. Yaramazlık yaptıkları zaman,

“Allah annesini üzen çocukları cehenneminde yakar,” diye korkuturdu. Bir suç

işleyen veya yalan söyleyen çocuğu tehdit eder, “Baban akşam gelsin görürsün sen,

temiz bir dayak ye de aklın başına gelsin,” derdi.

Çocuk eğitiminde davranışlarımız sözlerimizden daha etkilidir. Namaz kılacağı

zaman çocukları odadan dışarı çıkaran anne babalar var. Camide çocuk azarlayan ve

dışarıya kovalayan yaşlılar görürsünüz. Sebebini sorduğunuzda, “Yaramazlık yapıp

namazımızı bozuyor,” derler. Davranışlarıyla çocukları dinden soğuttuklarının

farkında değildirler.

Bir gün ailece yaşlı bir akrabamızı ziyarete gitmiştik. Hoş beş ve çay faslından

sonra sıra namaz kılmaya geldi. Biz namazda iken dört yaşındaki oğlum gelip

sırtıma çıktı, kollarıyla boynuma tutundu. İkimiz de buna alışığız.

Peygamberimizin çocuk sevgisini anlatırken Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin

dedeleri namazda iken sırtına tırmandıklarını, Peygamberimizin buna ses

çıkarmadığını, böyle birlikte namaz kıldıklarını anlatmıştım. O günden sonra,

kimbilir belki de kendisini Hz. Hasan veya Hüseyin yerine koyarak, ben namazda

iken gelip sırtıma tırmanır, elleriyle boynuma tutunur, böylece birlikte secdeye

varırız. “Ne yapıyorsun?” diyenlere de “Babamla namaz kılıyorum” der. Biz oğlumla

son rekatta iken, namazını bitiren yaşlı akrabamız hışımla çocuğu sırtımdan alıp

odadan dışarı çıkardı ve kapıyı kapattı. Bana, “Bu namaz olmadı, yeniden

kılacaksın!” dedi. Güldüm. “Yapma Hacı Amca, dedim, Peygamberimizin namazını

bozmayan birşey neden benim namazımı bozsun.” Ne demek istediğimi anlamadı tabiî.

“Neymiş Peygamberimizin namazını bozmayan şey?” dedi kızarak. Ben de anlattım, ama

aklı yatmadı. “Olmaz öyle şey, nereden uyduruyorsun bunları!” dedi.

Çocuklara Cenneti Olan Allah’ı Anlatmalıyız

Bir akşam bir komşumuz telefon etti. “Ali bey, bizim çocuğa bir haller oldu,

nazara geldi herhalde, şeytan ağza alınmayacak şeyler söylettiriyor” dedi.

“Hayırdır, hele anlat bakayım” dedim. Anlatmaya başladı: “Ah sormayın, benimle

birlikte namaz kılan, camiye giden bu güzel çocuğa neler oldu anlamıyorum. Gerçi

yaşı daha küçük, dört yaşında, ama söylediği şeyler aklımı başımdan aldı, ne

diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım. ‘Ben namaz kılmayacağım!’ diye tutturdu. ‘Olur

mu, Allah namaz kılmayanları cehenneminde yakar’ dedim. ‘Ben de onu yakarım!’

demez mi? Şaşırdım kaldım. Aklıma bir hocaya götürüp okutmak geldi, ama gitmeden

önce size bir danışayım dedim.”

Komşuyu dinledikten sonra güldüm.

— Hocaya filan götürmenize gerek yok, dedim, çocuk haklı.

Böyle bir cevap beklememiş olacak ki, tepkisi sert oldu.

— Ne diyorsunuz siz, Ali bey?

— Küçük çocukları cehenneminde yakan Allah’ı hangi çocuk sever ve içinden gelerek

namaz kılar? Çocuğu cehennemle korkutmaya ve Allah’tan soğutmaya ne hakkınız var?

Çocuklara cehennemin kapalı olduğunu bilmiyor musunuz? Peygamberimiz buyuruyor ki:

‘Buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıl hastasından kalem kaldırılmıştır.’ Çocuğu

cehennemle korkutarak hem Allah’a, hem çocuğa haksızlık ediyorsun. Çocuğun tepkisi

gerçek Allah’a değil, senin uydurduğun Allah’a. Bu vebalin altından nasıl

kalkacaksın?”

Çocuk adına çok üzüldüğüm için sözlerim sert olmuştu, bunun farkındaydım, ama

kendimi tutamamıştım. Adam bir müddet sustuktan sonra:

— Ali bey, kusura bakmayın, aklım iyice karıştı... dedi. Ben hocalardan

Peygamberimizin “Çocuklarınızı yedi yaşından itibaren namaza alıştırın,” dediğini

duydum.

— İyi de kardeşim, cehennemle korkutarak alıştırın dememiş ki!..

— Haklısınız galiba... Peki, ne olacak şimdi? Hatamı nasıl tamir edeceğim?

— Çocuğunuzun terapiye ihtiyacı var, gelin de bunu nasıl yapacağımızı konuşalım.

Baba iyiniyetli ve söz dinleyen biri olduğu için verdiğim tavsiyeleri yerine

getirdi ve çocuğun bozulan itikadı kısa zamanda düzeldi.

Çocuklarda Ölüm Korkusu


Araştırmalar, okul öncesi çocuklarda ölüm korkusunun çok baskın olduğunu

göstermektedir. Öncelikle anne babasının, daha sonra kendisinin öleceğinden

korkar. Ölüm korkusunun tek çaresi ahiret inancıdır. Ölümü öldürüp kabir kapısını

kapatamadığımıza göre, “Nereden geldik, nereye gideceğiz?” sorusuna cevap bulmak

zorundayız. Bu sorunun cevabı da İslâm inancında vardır.

Bir gün bir hanım okuyucum telefonla beni aradı. Ağlamaklı bir sesle,

— Ali bey, annemi kaybettik, dedi.

Başsağlığı ve sabır diledim.

Konuşmaya devam etti:

— Annemin öldüğüne fazla üzülmüyorum, iyice yaşlanmıştı, kendini zor taşıyordu.

Namazında, niyazında, iyi bir insandı. Çok defa, ‘Allahım beni çocuklarıma yük

etme, yatağa düşürmeden emanetini al, beni Hasanıma kavuştur’ diye dua ettiğini

duydum. Hasan derken ölen babamı kastediyordu. Babamı üç sene önce kaybettik. Sözü

fazla uzatıp başınızı ağrıtmak istemiyorum. Dört yaşındaki kızım için arıyorum.

Büyükannesini çok severdi. Annem ölünce, kızımı hemen götürüp teyzesine bıraktım.

Annemin hasta olduğunu söyledik, öldüğünü bilmiyor. Uzun süre saklamamız imkânsız,

bir şekilde bir yerlerden duyacak veya nereye gittiğini soracak. Ne cevap

vereceğimi, nasıl anlatacağımı bilemiyorum; bana yardımcı olun lütfen.

Tekrar başsağlığı ve sabır diledim.

— Siz inançlı bir insansınız, dedim. Bir-iki gün sonra acınız hafifleyince

çocuğunuzu yanınıza alın. Ona büyükannesinin öldüğünü, fakat cennete gittiğini,

orada daha güzel bir hayat yaşayacağını anlatın.

Anne biraz tereddüt geçirdikten sonra:

— Ben de buna benzer şeyler anlatmayı düşünmüştüm, dedi. Ancak, “Büyük annemi bir

daha göremeyecek miyim?” derse ne cevap vereceğim?

— Çocukların sorularına cevap verirken dürüst olacağız. Detaylara girmeden,

kısaca, anlayacağı kelimelerle cevap vereceğiz. Nasıl inanıyorsak öyle

anlatacağız. İnancımıza göre, ahirette yine biraraya geleceğiz, akrabalık ve

dostluk ilişkilerimiz devam edecek. Siz de çocuğunuza bunları anlatın.

Büyükannesiyle cennette buluşacağını, yine kendisini seveceğini söyleyin.

---------------------

Çocuklara Allah Nasıl Öğretilir

Çocuklara Allah'a İmanın Öğretimi
Yazan Prof. Dr. M.Emin AY Bilindiği üzere, Allah'ı bilmek, tanımak, kalb ile

tasdik, dil ile ikrar, İslam akidesinde, bir kişinin mümin olmasının ilk ve

vazgeçilmez şartıdır. Ne var ki, insanların, ancak beş duyu organıyla

algılayabildikleri varlıklar hakkında bilgi sahibi olabilmeleri ve bu özelliğin

çocuklar için de geçerli olması, mücerred bir kavram olan Allah'a iman öğretiminde

bir zorluğa sebebiyet vermektedir. Ancak, bu zorluğa rağmen, iman öğretiminin

ihmal edilemeyeceği de bir gerçektir. Pedagog Rousseau'nun, bu konudaki görüşü ise

dikkate şayandır: "Bize, doğru olmamızı, birbirimizi sevmemizi, daima iyi ve

merhametli davranmamızı, herkese, akrabamıza ve düşmanlarımıza bile vaadlerimizi

tutmamızı emreden, insan mukadderatına hükmeden bir Hakim-i Mutlak bulunduğunu

çocukların bilmesi icap eder."

Herşeyin bir yaratıcısı ve idare edicisi olduğuna inanmanın, bu yaşlardaki

çocukların psikolojik yapılarına da uygun olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden

önce, çocuk, düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanmaya hazır

olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanmaktadır Buna sadece dilin kabul edip

inanışı değil, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışı gözüyle bakılmaktadır. Zira

çocuk, inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah'a yakınlaşmış hissetmektedir.

Bu yaşlardaki çocukların kolay inandıkları, kendilerine anlatılanları, olduğu gibi

kabul ettikleri bilinmektedir. Büyüklere sorduğu sorular, onun öğrenme merakını ve

olumlu yaklaşımını gösterir. Anlatılanları dinlemeye ve kabul etmeye hazır

olduğundan, ona doğru ve anlaşılır bilgiler vermek gerekir. Allah'ın yüceliği,

çocuğun sevdiği herşeyi O'nun yarattığı, iyiliklerin ve güzelliklerin sahibi

olduğu anlatılarak iman öğretimine başlanabilir. Çocuğun, bebekliğinden itibaren

duymuş olduğu "Hû hû hû Allah / Sen uykular ver Allah" şeklindeki ninniler, "Allah

kazadan belâdan esirgesin" / "Allah uzun ömürler versin" / "Allah yardımcın olsun"

/ "Allah korusun" gibi dualar, çocuğun merak ettiği Allah hakkında sorular

sormasına zemin hazırlamaktadır. İşte, bu soru sorma çağında çocuklara Allah

anlatılırken birtakım hususlara dikkat edilmelidir ki, aşağıda bunlara değinmek

istiyoruz.

Allah Sevgisi Esas Olmalıdır

Çocuklara her zaman ve her hususta sevgi ile davranılması İslamî prensiplerden

biridir. Kur'an-ı Kerim'de baba-oğul ilişkisini içeren ayetlere bakıldığında, her

defasında, babanın oğula hitap tarzının, "Yavrucuğum / Oğulcuğum" şeklinde olduğu

görülecektir. Aynı özellik hadislerde de göze çarpmakta ve Hz.Peygamber'in (sav),

bütün çocuklara karşı, "Yavrucuğum" şeklinde sevgi ve şefkat ifadesiyle hitap

ettiği görülmektedir . İslam eğitimcilerinden İmam Gazâlî, Feridüddin Attar ve

Keykavus da, çocuklara yönelik yazmış oldukları müstakil eserlerde, nasihatlerine,

"Ey sevgili ve aziz oğlum / Yavrum / Oğlum / Ciğerparem / Ey aziz can / Biricik

yavrum / Ey sevgili evladım" gibi sevgi ve şefkat yüklü ifadelerle başlamışlardır

16. Yıllar sonra Rousseau'da da aynı hitap şeklini görmekteyiz. "Emil" adlı

eserinde o da, "Azizim Emil / Sevgili Emil / Sevgili çocuğum Emil" gibi ifadeler

kullanmaktadır. Bütün bu örnekler çocuğa sevgiyle hitab etmenin, önce ona sevgiyle

yaklaşarak gönlünü kazanmanın gereğine işaret etmektedir .

İnanç duygusunun temeline bakıldığında, iki esas duygu görülecektir. Allah sevgisi

ve Allah korkusu 18. Bu duygular aynı zamanda ibadete yönelten faktörlerdir .

Ancak bizim için sözkonusu olan, henüz ibadet ile mükellef olmayan çocukta bu iki

duygunun nasıl etki bıraktıklarıdır. Yerli-yersiz yapılan Allah korkusu

telkinlerinin çocuk ruhunda birtakım olumsuz sonuçlara yol açtığı belirlenmiştir

20. Bu nedenle, denilebilir ki, ilk yaşlardan itibaren başlatılması gereken iman

esasları öğretiminde Allah sevgisi esas olmalıdır. Zira, henüz mücerred

kavramların, suç ve cezanın, günahın ne demek olduğunu kavrayamayan küçük yaştaki

çocukların, hayatlarında önemli bir rol oynayan korku duygusunun, "Allah korkusu"

şekline dönüştürülmesi ve ebeveynin bundan faydalanma yoluna gitmeleri yanlış bir

tutumdur. Daha önemlisi, çocuğun ilk eğitimcisi olan anne babaların, çocuğun

herhangi bir hatalı hareketini gördüklerinde "Allah seni taş yapar/ Gözünü kör

eder/ Cehennemde yakar"vb. ifadelerle vazgeçirmeye çalışmaları, çocuğun ruh

sağlığı ve gelecek hayatı için son derece zararlıdır. Herşeyden önce, çocuğa Allah

Tealâ'yı sadece "cezalandıran, azab veren biri" olarak tanıtmak, İslam akidesine

ve eğitim ilkelerine ters düşmektedir. Çünkü, Allah Tealâ'nın, "Celâl" (zâlimleri

kahreden, kötüleri cezalandıran) sıfatları yanında, pekçok "Cemâl"(kullarını

seven, koruyan) sıfatları da vardır . Gerçekte kullarını çok seven ve

"sayılamayacak" kadar nimetler veren Allah Tealâ'yı, çocuğun henüz işlenmemiş,

temiz ve saf zihninde, "kızan, azab veren, cezalandıran" biri olarak

şekillendirmenin hiçbir doğru tarafı yoktur. Şurası unutulmamalıdır ki, çocuk

ruhunu Allah korkusuyla disipline etmek, belki -bir müddet için- mümkündür; ama

bu, kalıcı olmadığı gibi, birtakım zararlı sonuçlar da doğuracaktır. Oysa,

çocukların disipline edilmesinde başvurulacak en tutarlı ve sağlıklı metod Allah

sevgisine dayalı bir öğretimdir .

Öte yandan, insandaki duyguları ve bunların nasıl geliştiğini inceleyen Psikanaliz

de insanda en temel duygunun sevgi ve bağlanma duygusu olduğunu ileri sürmektedir.

Gerçekte iman, ümit ve korku duygularını bir arada ihtiva eden bir kavramdır.

Kur'an-ı Kerim'de, müminlerin vasıfları anlatılırken, onların hem Allah'ın

rahmetini ümid ettiklerinden hem de azabından korktuklarından bahsedilmektedir.

Nitekim iman duygusu, sevgi ve korkudan kaynaklanarak , sonradan ümit, bağlanma ve

hayranlık duygularına dönüşmektedir . Duygusal gelişmenin, zihinsel gelişmeden

önce olduğunu tesbit eden psikologlar, herşeyden önce, çocuğun kalbini kazanarak

ondaki güven, ümit ve bağlanma duygularını geliştirmenin gerekli olduğunu ortaya

koymuşlardır. Bu nedenle, özellikle 3-8 yaşları arasında verilecek din eğitiminde,

Allah'a iman öğretimi söz konusu olduğunda çocuklara Allah sevgisine dayalı bir

öğretim metodu tercih edilmeli, Allah korkusu, ancak vicdan gelişiminin başladığı

8-10 yaşlarından sonra bahse konu olmalıdır. Öte yandan, lise öğrencileri üzerinde

yapılan bir araştırmada da gerek öğretmenler, gerekse öğrencilerin, çocukluk

yıllarında ailede gerçekleştirilen din eğitimi-öğretiminde, Allah korkusundan

ziyade, Allah sevgisinin esas olması gerektiği hususunda görüş birliği içinde

oldukları tesbit edilmiştir .

------------

Çocuklarla İlgili Hadisler
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari]

(Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani]

(Çocuk dünyada nur, ahirette sürurdur.) [Şir`a]

(Çocukları sevip okşayın, onlar gönül meyvesi, göz nurudur.) [Ebu Ya`la]

(Çocuklarımız ciğerparelerimizdir.) [B.Arifin)]

(Çocuk sevgisi, Cehennem ateşine karşı perdedir. Çocuklara iyilik etmek, Sıratı

geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yiyip içmek, Cehennemden kurtuluştur.) [Şir`a]

(Cennetteki “Sevinç sarayı”na, ancak çocukları sevindirenler girer.) [İ.Adiy]

(Evladınıza ikram edin, nasıl ana-babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da

sizde hakkı vardır.) [Taberani]

-------------------
Kaynaklar :
Ali Çankırılı | Sorularla İslamiyet

------------
Etiketler : Çocuklara, Allah'ı, Nasıl Anlatmalıyız,Çocuklara Cenneti Olan Allah’ı

Anlatmalıyız, Çocuklarda Ölüm Korkusu, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatacağız?,

Çocuklarımızı İbadete ve Duaya Nasıl Alıştırabiliriz?
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)